Bir ülkenin senatosunda tek bir karşı oy dahi çıkmadan kabul edilen bir yasa tasarısı... Hem de kadın cinayetleriyle ilgili! Ne güzel ve darısı başımıza dedirten bir gelişme bu.
İtalya Senatosu, kadın cinayetlerini bağımsız bir suç kategorisi olarak tanımlayan ve faillerin şartlı tahliyeye dahi tabi tutulmaksızın ömür boyu hapse mahkum edilmesini öngören yasa tasarısını oy birliğiyle kabul etti.
200 sandalyeli senatoda 161 senatörün tasarıya destek vermesi, yalnızca bir siyasi zafer değil; bir vicdan, bir insanlık birlikteliği. "Bu adımın kabul edilemez bir toplumsal yarayla mücadeleye katkı sağlayacağına inanıyoruz" diyen Başbakan Meloni'nin sözleri, siyasetin ötesinde bir sorumluluğu işaret ediyor.
Sırada Temsilciler Meclisi var. Eğer oradan da geçerse yasa resmen yürürlüğe girecek. Ancak daha şimdiden bu tasarı, sadece kadın cinayetlerini değil, kadınlara yönelik nefret, ayrımcılık, özgürlükleri kısıtlama gibi her tür cinsiyet temelli suçu kapsıyor.
Cezaların artırılması, şartlı tahliyenin tamamen ortadan kalkması, cezaevi içi ayrıcalıkların kaldırılması ve toplumsal farkındalık kampanyaları... Hepsi tek bir şeye hizmet ediyor: Kadınların yaşam hakkının tartışılamaz olduğunu net bir şekilde haykırmak.
Ve bu yasayı, 22 yaşındaki Giulia Cecchettin'in acı kaybıyla gündeme gelen, İtalya'yı ayağa kaldıran trajedinin gölgesinde konuşuyoruz. Giulia'nın hayatını kaybetmesinin ardından kamuoyunun ayağa kalkması, ailesinin sessizce değil, haykırarak adalet istemesi bu adımın yolunu açtı.
Çünkü bu yasalar yalnızca geçmişin kayıplarına değil, gelecekteki hayatların kurtuluşuna da hizmet edecek. Bilmeyenler için hatırlatmak isterim Giulia Cecchettin'in 11 Kasım 2023'te eski erkek arkadaşı Filippo Turetta tarafından öldürülmesi İtalya'da kadın cinayetlerine karşı protestolara yol açtı ve bu yasa bu sayede konuşuluyor. İtalya başardı. Türkiye de başarabilir. Ama önce sorumluluğu paylaşmak ve sessizliği kırmak gerekiyor.
YASEMİN MİNGUZZİ'NİN YANINDA OLMALIYIZ!
Bazen bir annenin sesi, bir ülkenin vicdanını aşar, dünyaya yayılır. Yasemin Minguzzi'nin sesi öyle bir ses... O, yalnızca bir evladını kaybetmiş bir anne değil; acısını bir isyana, bir adalet arayışına dönüştürmüş bir yürek.
"Değil ülkeyi, dünyayı ayağa kaldıracağım" derken, sadece kendi adaletini değil, başkalarının başına gelmesin diye hepimizin geleceğini savunuyor. Bu yüzden bu yalnız bir annenin mücadelesi değil artık. Bu, hepimizin sorumluluğu. Bugün bu satırlar onun yanında duran yüzbinlerin, belki milyonların sesi olmak için yazılıyor. Çünkü bazı kayıplar, sadece bir eve değil, bir ülkenin kalbine düşer. Ve o kalp, adalet yerini bulana kadar çarpmaya devam eder.