Dizilerle özdeşleşen Paris sokaklarından, Orta Dünya'ya dönüşen Yeni Zelanda yaylalarına... Set-jetting trendi, izleyicileri favori yapımların izinde dünyayı gezmeye davet ediyor. Sinema büyüsünü gerçek dünyada yaşamak isteyenler için bu rotalar, artık sadece hayal değil
Bir filmi ya da diziyi izlerken kendimi yalnızca hikâyeye değil, mekânların büyüsüne de kaptırıyorum. Perdenin ardında saklanan o yerleri bizzat gezmek, bir sahnenin içinde yürüyormuş gibi hissetmek masalsı bir deneyim. İşte "setjetting" tam da bu noktada devreye giriyor: İzlediğimiz yapımların peşine takılarak seyahat rotası çizmek.
Güzel bir eğilim, çünkü bize yeni kapılar aralıyor ama aynı zamanda kalabalıkları da peşinden sürüklüyor. Yine de dürüst olayım, izlediğim bir filmin çekildiği sokakta yürüyünce içimde gizli bir heyecan uyanıyor.
YENİ ZELANDA
Yüzüklerin Efendisi
Peter Jackson'ın Yüzüklerin Efendisi üçlemesi, set-jetting'in en güçlü örneklerinden biri oldu. Hobbit köyü Hobbiton, Matamata kasabasında hâlâ ziyarete açık; Shire'ın yemyeşil tepeleri adeta gerçek bir masal diyarı.
Tongariro Milli Parkı'ndaki volkanik dağlar Mordor'un karanlık yüzünü yansıtırken, Fiordland'ın büyüleyici vadileri Orta Dünya'nın nefes kesici manzaralarını sergiliyor.
İSTANBUL
İstanbul ve Kuruluş Osman
Türkiye de set-jetting rotalarına dahil olmaya başladı. İstanbul'un tarihi dokusu, Topkapı Sarayı'ndan Ayasof- Ayasofya'ya kadar başlı başına bir film setini andırıyor. Özellikle ya'ya Kuruluş Osman dizisinin popülerliğiyle birlikte Bozdağ Film Platoları'na yapılan ziyaretler arttı. Gelen turistler, Os- Osmanlı'nın kuruluş dönemini yeniden yaşatan bu setlerde manlı'nın tarihle kurgunun iç içe geçtiği bir deneyim yaşıyor.
SİCİLYA
The White Lotus
"The White Lotus"un ikinci sezonu Sicilya'yı bir anda dünya sahnesine taşıdı.
Cefalu'nun sahil kasabası yüzde 28 artan ziyaretçi sayısıyla kalabalıklaşırken, Palermo'nun tarihi sokakları ve Taormina'nın büyülü manzaraları dizinin atmosferini canlı tutuyor. Beş yıldızlı oteller ve eski taş sokaklar, ekranda gördüğünüz o dramatik hikâyeleri bizzat yaşatıyor.
PARİS
Emily in Paris
Paris zaten romantizmin başkenti ama Emily in Paris dizisiyle birlikte şehrin bazı köşeleri yeniden popüler oldu.
Place de l'Estrapade'daki Emily'nin apartmanı, Palais Royal'in avlusu, Cafe de Flore'un nostaljik havası derken Paris adeta bir açık hava setine dönüştü. Bugün pek çok turist ellerinde kahvelerle Emily'nin izinden yürüyüp Seine kıyısında poz veriyor.
ÜRDÜN
Wadi Rum (Mars'ın Yeryüzü Hali)
The Martian ve diğer bilim kurgu filmlerinde Mars olarak kullanılan Wadi Rum, kızıl kayalıkları ve çöl manzarası başka bir gezegende dolaşıyormuş gibi hissettiriyor.