Avrupa'nın bozkurt işaretiyle derdi ne

Avrupa tarihinin en karanlık sembollerini bile geçmişle yüzleşme etiketiyle vitrine koyarken, söz konusu bozkurt işareti olduğunda kırmızı alarm veriliyor. Nedir bu küçük bir el hareketinin, koca bir kıtayı bu kadar tedirgin etmesinin sebebi Yoksa mesele, parmakların şekli değil; o şeklin taşıdığı kimlik mi

Avrupa'nın özgürlük anlayışının, söz konusu Türk sembolleri olunca ne kadar daraldığını görmek için uzaklara gitmeye gerek yok. Ünlü DJ Mahmut Orhan'ın İsviçre'de yaptığı bozkurt işareti sonrası konserlerinin iptal edildiği iddiası, bize daha önce Merih Demiral'ın UEFA tarafından iki maç cezalandırılmasını hatırlatıyor. Kimi zaman aşırı sağ sembol etiketiyle, kimi zaman sportif olmayan hareket kılıfıyla...
Avrupa, bu el işaretiyle sanki tek başına bir ideolojiyle değil, bir milletin tarihsel hafızasıyla hesaplaşıyor gibi. Bozkurt işareti, Türkiye'de milliyetçi bir duruşun simgesi olabilir; Orta Asya'dan bugüne uzanan bir kültürel mirasın parçasıdır. Fakat Avrupa sahnesinde bu işaretin bir anda tehlikeli kategoriye itilmesi, tek taraflı bir algı mühendisliğinin ürünü.
İlginçtir ki Avrupa, kendi topraklarında yıllarca ırkçı partilerin mitinglerine, neo-Nazi yürüyüşlerine, sömürgeci heykellerin gururla meydanlarda dikilmesine ses çıkarmazken; söz konusu Türk kimliğini simgeleyen bir el hareketi olduğunda, refleksi şimşek hızıyla devreye giriyor. Bu tepkinin arkasında iki katman var: İlki, Avrupa'nın kendi siyasi tarihinden kaynaklanan bir 'aşırı sağ' paranoyası.

ASIL MESELE FARKLI
İkincisi Türk kimliğine ve kolektif hafızasına karşı süregelen derin politik mesafe. Çünkü bozkurt, sadece bir el işareti değil; Batı'nın gözünde, Türklerin direniş refleksinin somut hali. Asıl soru şu: Eğer Avrupa ifade özgürlüğünü, kültürel çeşitliliği ve çok sesliliği savunuyorsa, neden söz konusu Türk sembolleri olduğunda bu özgürlük alanını tek hamlede daraltıyor Yoksa mesele o işaretin ardındaki milletin bağımsızlık hafızası mı


KÜLTÜREL SANSÜR MÜ
Avrupa, kendi halklarının geçmişteki ırkçı selamlarını tarihi miras olarak tartışmaya açarken, Türklerin sembollerini tek kelimede yasaklı ilan ediyorsa, bu artık güvenlik hassasiyeti değil; kültürel sansürdür. Ve sansürün tarihi, her zaman sembolden daha tehlikeli olmuştur. Avrupa'nın bu refleksi, sadece bugünün olayı değil; sembollerin tarih boyunca nasıl sistemli biçimde yasaklandığının ve sansürlendiğinin yeni bir versiyonu. Çünkü sembol dediğimiz şey, yalnızca parmakların aldığı bir şekil değildir. Bir milletin hafızasıdır, kültürel köküdür, tarih boyunca bastırılmaya çalışıldığında ise isyanın kıvılcımıdır. Sembolün anlamı, ait olduğu kültürün iç dinamikleri göz ardı edilerek tek taraflı tanımlanıyorsa, bu artık sansürün alanına girmiştir.