Obezitenin biyolojisi çözüldü. Üst üste 3 yıl ABD'nin 'en iyi doktorları' listesine seçilen Harvard Tıp Fakültesi hekimi, araştırmacısı ve öğretim üyesi Türk doktor Furkan Burak, sadece Hürriyet'e konuştu. Toplumdaki yanlış algının aksine obezitenin bir irade eksikliği değil hastalık olduğunu ve tedavisinin de mümkün olduğunu söyledi. Peki nasıl İşte detaylar
YAZILARIYLA HÜRRİYET'TE
Obezite ve diyabet konusundaki çalışmalarıyla ABD'de defalarca 'yılın doktorları' listesine giren Furkan Burak artık yazılarıyla Hürriyet'te olacak. Dr. Furkan Burak'la 'hoşgeldin' röportajı yaptık...
OBEZİTE İRADE EKSİKLİĞİ DEĞİL BİR HASTALIKTIR
- Obezite için hastalık demek mümkün mü
Evet, diyebilirsiniz çünkü tam olarak öyle. Enerji metabolizmasını düzenleyen yüzlerce mekanizmanın bir kısmında oluşan bir bozukluğa bağlı gelişen ve iltihaplı aşırı yağlanma ile karakterize bir hastalıktır. Yaygın görüşün aksine bir irade eksikliği ise değildir. Zira beyin, kilo almaya her zaman adapte olurken vermeye hiçbir zaman uyum sağlayamaz. Bunu, varoluşuna bir tehdit olarak algılar ve ne yapar eder verdiği kiloları geri aldırır. Bu, hastalığın doğal seyridir. Peki buna ne sebep olur derseniz de Genetik yatkınlık, yanlış beslenme, ultra işlenmiş gıdalar, endokrin bozucu kimyasallar, antidepresan, antipsikotik, antiaritmik, kortizon benzeri ilaçlar, hareketsizliğe bağlı enerji denge bozukluğu, hipotiroidi ve hiperkortizolizm gibi hormonal bozukluklar, psikiyatrik yeme bozuklukları, genetik mutasyonlar, kronik stres, devamlı yüksek stres hormonları, insülin direnci, uyku bozukluğu Üstüne günlerce konuşabiliriz. Yani obezite kalori fazlası ve hareketsizlikten çok daha fazlasıdır. Obezite, sağlıklı beslenme, egzersiz gibi hayat tarzı değişikliklerinin yanı sıra sebeplerine odaklanılarak, kişiselleştirilmiş, tıbbi tedaviyi de gözden kaçırmadan adres edilmesi gereken bir problem.
Haberin DevamıDAMGALANMAK MÜCADELEYİ ENGELLİYOR
- Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) verilerine göre 2023 yılında Türkiye, fazla kiloda yüzde 66.8 ile Avrupa'da ilk sıradaydı. Bu veriler bize ne anlatıyor Geçen yıl Dünya Endokrinoloji Derneği 'Endocrine Society'nin obezite grubu kurucu başkanı seçildiniz. Obeziteyle global mücadele de umutlu musunuz
Haberin DevamıABD'de bu oran yüzde 70 civarında. Neredeyse aynıyız. En tehlikelisi çocukluk çağı obezite oranlarının yüzde 20'yi geçmiş olması. Günümüzde fazla kilolu olmak 'yeni normal' haline geldi adeta. Bireyler, toplum tarafından 'iradesi düşük', 'boğazını tutamıyor' gibi bir algıyla damgalandıkları için obezite ile mücadele edememekte, daha kötüsü de kısır döngü içinde hastalığın komplikasyonlarına yakalanmakta. Örneğin; bugün, 'yağlı karaciğer hastalığı' karaciğer naklinin en sık sebebi haline gelmiş durumda. Ayrıca hastalar kalp yetmezliği, diyabet, uyku apnesi gibi birçok ek hastalığa yakalanarak her gün toplumdan daha da izole olmakta ve toplumdaki 'sorunlu' vücut algısı sebebiyle ciddi ruhsal problemler yaşamaktadır. Ve bu durum maalesef hastaların hayat kalitesi ve beklenen yaşam süresini de 5-10 yıl kısaltmaktadır. Global olarak mücadele etmek zorunda olduğumuz bir problem. Meslek örgütleri ve hükümetler bazında büyük bir farkındalık var fakat henüz yeterli değil. Türkiye değerli akademisi ile bölgede liderlik yapabilir.
Haberin DevamıYAĞLI AKCİĞER HASTALIĞINA DİKKAT
- Yakın zamanda yaptığınız bir çalışmayla 'Yağlı Akciğer Hastalığı' adı verilen yeni bir hastalığı literatüre kazandırdınız. Nasıl bir hastalık bu
Obezite maalesef hiçbir organı sağlıklı bırakmaz. Fazla kalori ve enerji, güvenli depo olan yağ dokusuna sığmamaya başladığında karaciğer, kas, kalp ve diğer organlarda birikmeye başlar ve bu da hastalıklara yol açar. Araştırdıkça gördük ki obeziteye bağlı gelişen hastalıklar farklı mekanizmalarla oluşuyor ve mevcut ilaçlarla da tedavi edilemiyor. Bütün organlarda aktive olmuş bir stres cevabı var. Şöyle düşünün; vücudunuz, bütün organlarda sanki bir mikrop varmış gibi savaş başlatıyor, cepheler açıp sağı solu bombalıyor. Ancak gelin görün ki ortada bir düşman yok, olan organlara oluyor. Haliyle zaman içinde organ hasarı ya da ilişkili hastalıklar gelişiyor. Biz, yeni araştırmamızda, akciğerlerin bu durumdan kendini koruyamadığını hem göğüs kafesi hem akciğer içinde hem de solunum yolları etrafında hastalıklı bir yağ birikimi olduğunu gözlemledik. Bu sadece mekanik bir sorun yaratmıyordu, yağ dokusundan salınan bazı hormonlar kan-hava bariyerini aşarak solunum yollarında astım benzeri nefes darlıklarına yol açıyordu. Yanı sıra akciğerin uzak bölgeleri eşit oranda havalanamıyor, sığ soluk alma da uzun dönem problemler oluyordu. Bu da bağışıklığı herhangi bir enfeksiyona daha yatkın hale getiriyor ve sonuçları da daha yıkıcı olabiliyordu. Bu durum, soluyabilmek için beyinden gelen sinyallerdeki bozukluklardan tutun da göğüs kafesinin yeteri kadar genişleyememesine bağlı oluşan kısıtlayıcı akciğer hastalığına kadar çok geniş bir yelpazede bir solunum sıkıntısı yaratabiliyor ve adres edilmeden, mevcut yöntemlerle de tedavi edilemiyordu maalesef.
Haberin DevamıTEDAVİDE TAM BİR BİYOLOJİK DEVRİM
- Vücudun DNA'sını çözebilmek obezite başta diyabet ve diğer hastalıklarla mücadelede etkili olur ve dahası 'uzun yaşamanın sırrını bize verebilir mi sizce
Obezite tedavisinde yaşanan devrim, tam olarak bir biyolojik devrim aslında. Yani biz, enerji metabolizmasının moleküler biyolojisini keşfettik. Beynin iştahtan tutun da yeme davranışlarını, enerji harcama ya da depolama gibi fonksiyonlarını hangi mekanizmalarla yönettiğini öğrendik. Daha da önemlisi doğal iştah yanıtlarının neden bozulduğu ve bunların tamirinin nasıl olacağını da bulduk. Şimdi hastalık ile gelişen eksiklikleri yerine koyup, fazlalıkları da normale çekerek deyim yerindeyse, moleküler metabolizmayı 'fabrika ayarı'na döndürerek obeziteyi uzun süreli ve güvenli olarak, diyabet ve kalp hastalıkları gibi komplikasyonlarıyla tedavi edebiliyoruz. Bu tedavi yöntemleri ise kalp, damar hastalıklarından ölümleri azaltarak, obezite dolayısıyla kaybettiğimiz en az 10 yılı bize geri vermekle kalmıyor, obezitenin önlenmesiyle de uzun ve sağlıklı yaşamanın sırlarını da veriyor.