Saraçhane eylemleri son buldu ancak eylemlerin 6. gününe, "cinsiyetçi küfürler" damga vurdu. Bir grup eylemci Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın merhum annesine küfretti. İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya "Cumhurbaşkanımız, merhum annesi ve ailesine yapılan alçakça hakaretleri lanetliyorum" diyerek 43 eylemcinin göz altına alındığını duyurdu. CHP Genel Başkanı Özgür Özel de Erdoğan ve merhum annesine yönelik hakaretleri sert bir dille kınayarak, "O küfrü kendi anneme edilmiş sayıyorum" dedi. Yaşananlar karşısında bir kadın olarak hayretimi ve üzüntümü saklayamayacağım. Fakat biliyoruz ki bu cinsiyetçi küfür dili yeni çıkmadı, zaten vardı. Öyle ki dışarı çıkın, denk geldiğiniz 2-3 kişiden birinin her cümlesini, sanki nokta koyar gibi, küfürle bitirdiğini duyacaksınız. Peki bu dilin, en büyük zararı kadınlara verdiğinin farkında mısınız
AMASIZ, FAKATSIZ KADINI AŞAĞILAYAN HİÇBİR SÖZE SESSİZ KALMAYIZ
Küfür polemiği maalesef sadece alanda kalmadı. Sosyal medyaya da sıçradı. Eski Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, sosyal medya hesabından, Ekrem İmamoğlu'nun eşi Dilek İmamoğlu'nu hedef alarak, "Belli ki kocanın içeriye girmesinden çok memnunsun" diye başlayan uzun ve devamını yazmak istemeyeceğim iğrençlikte bir mesaj paylaştı.
Neredeyse her protestoda her toplumsal olayda bu ya da benzeri cinsiyetçi küfürler polemik malzemesi oluyor. Eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın eşi Başak Demirtaş hakkında sosyal medyada yapılan cinsiyetçi küfür ve hakaret içerikli paylaşımları hatırlayın. Başta da söylediğim gibi sokakta, evde, toplu taşımada hiç fark etmez... Kulak kabartın; sevinen de üzülen de öfkelenen de ya küfürle başlıyor konuşmaya ya küfürle bitiriyor. Ve inanın bunu, toplumun sadece sosyo-ekonomik açıdan yetersiz kesimleri değil en entelektüeli de en zengini de yapıyor.
SAVCILAR GÖREVE
Türkiye Kadın Dernekleri Konfederasyonu da protestolar sırasında meydanlarda ve sosyal medya platformlarında karşılaşılan insanlık dışı cinsiyetçi dilin, aslında 'zayıflığın ve ezikliğin itirafı' olduğunu belirttiği bir açıklama yayımladı ve kadınları aşağılamak için araç haline gelen bu söylemlerin artık son bulması gerektiğini vurgulayarak, Cumhuriyet savcılarını göreve davet etti. Başkan Canan Güllü'yü de ben aradım: "Kadını aşağılayan bu söylemler,eşitsizliği besleyen zehirli bir kültürün parçasıdır. Amasız ve fakatsız, onun 'annesi', bunun 'eşi' demeden, toplumdaki güç dengesizliğini sürdürmenin aracı haline gelen bu dili kırmak hepimizin sorumluluğu. Daha önce yine Emine Hanım (Erdoğan), Başak Hanım (Demirtaş), Canan Hanım'a (Kaftancıoğlu) da benzerleri yapılmıştı. Burada çok netiz! Kim olduğu fark etmez, kadınları nesneleştiren, aşağılayan hiçbir söze karşı sessiz kalmayız" yorumu yaptı.
CİNSİYETÇİ DİL ŞİDDETİ MEŞRULAŞTIRIR
KADEM Yönetim Kurulu Başkanı Doç. Dr. Saliha Okur Gümrükçüoğlu ise "Toplumsal şiddeti körükleyen en tehlikeli unsurlardan biri, cinsiyetçi söylemlerin 'öfke anında ağızdan çıkan sözler' ya da 'sokak ağzı' gibi bahanelerle meşrulaştırılmasıdır. Oysa dil sadece bir iletişim aracı değil değerlerin, tutumların ve kültürün taşıyıcısıdır. Kadınlara yönelik küfürler ve aşağılayıcı ifadeler, bireysel bir hakaretten çok daha fazlasıdır. Bu dilin varlığı, özellikle gençler arasında, kadını aşağılamanın, küçümsemenin ve değersizleştirmenin kabul edilebilir bir davranış olduğu yönünde güçlü ve tehlikeli bir toplumsal mesaj üretir. Bu da yalnızca kadınların değil, toplumun tüm bireylerinin insanlık onurunu zedeler; kadın-erkek ilişkilerinde şiddeti meşrulaştırır ve yeniden üretir" dedi.
DİL DEĞİŞMEDEN DÜŞÜNCE DEĞİŞMEZ
KADEM olarak, yıllardır 'Küfürsüz Hayat Mümkün' isimli bir kampanya yürüttüklerini belirten Doç. Dr. Gümrükçüoğlu, "Dil değişmeden düşünce, düşünce değişmeden de toplumsal dönüşüm mümkün değil"