Bu kez füzelerin değil bağların ve zeytinlerin izini sürdük

"Sınırın sıfır noktasında... Kilis'te..."

Yazıya böyle başlayınca devamının, gündemle bağlantılı; mülteciler, göçmenler, savaş ya da sınıra düşen füzelerle alakalı olacağını düşünüyor insan haliyle. Ne de olsa 10 yıldan biraz fazladır, Suriye'nin sıfır noktası Kilis, çoğunlukla bu başlıklarla gündem oldu. Oysa 15'ten fazla medeniyete ev sahipliği yapan Kilis'in tarihi M.Ö. 9 binli yıllara dayanıyor, tekerleğin ilk keşfedildiği, tarımın ilk kez yapıldığı Mezopotamya coğrafyasında "Bereketli Hilal"in tam Kuzey Batı ucunda. Cumhuriyetimizin 101. yılı kutlamalarına başladığımız bugün, Kilisliler de antik mirası canlandırmak; gastronomi, bağcılık ve zeytincilik ile öne çıkmak ve de artık savaşlarla anılmamak için kolları sıvadı; "Miras Kilis" projesi başladı. Gelin anlatayım.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

'BEREKETLİ HİLAL'İN EN BEREKETLİ TOPRAĞI: KİLİS

Kilis'e bundan önce en az 5 kez gittim; füzeler atıldığında da ünlü Hollywood yıldızı Angelina Jolie Öncüpınar'daki kampta Suriyeli sığınmacıları ziyaret ettiğinde de oradaydım. Ancak son gittiğimde fark ettim ki ne merkezini gezmişim ne de Suriyeli sığınmacılar konusu dışında bir sohbet etmişim esnafla. Ne acı! Kilisliler de aynı fikirde. Savaşla, sığınmacılar sorunu ile anılmaktan yorulmuşlar. Bölgenin biraz antik mirasını, biraz Horos Karası'nı, biraz bağcılık ve zeytinciliğini, coğrafi işaretli Kilis tavası, cennet çamuru, katmerini, Şıhılmahşe'sini, Kübbülmüşviyye'sini konuşalım istiyorlar. Haklılar da. Böylesi zengin bir coğrafya kültür ve gastronomi turizmi açısından en az Gaziantep, Şanlıurfa kadar konuşulmalı. Bu sebeple Cumhuriyetimizin 101. yılı vesilesi ile de hem bölgenin kaderini değiştirmek hem tarım ve arkeoloji turizmini desteklemek için esnaf ve köylüler ile Kızılgöl Bağcılık kolları sıvamış, "Miras Kilis" projesi devreye girmiş. Kilis'in "öteki yüzü"nü anlatıyorlar.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

'BÖLGE KALKINSIN İSTİYORUZ'

"Miras Kilis" projesinin iki mimarı var; Sabriye Tanem Yersel ve Göknur Gündoğan. Yersel, Kilis'teki bağlarının 2009'da Fransa Bordo ve Rhone'dan getirilen fidelerle 150 dönüm üzerine kurulduğunu ve 2021 yılına kadar da Doğu ile Batı teruarlarının ortaklaşması ile elde edilen üzümleri ihraç ettiklerini söylüyor. Üzüm kalitesinin tam not almasından cesaretle profesyonel şarap üretimine de başlamışlar. Devamını kendisi anlatsın: "Çok iyi biliyoruz ki bu toprakların bağları ve zeytinciliği çok kıymetli ama antik tarihi ve gastronomisi de aynı derece de... Ancak çoğu kişinin haberi yok. Dolayısıyla biz Kilis'i anlatmak istedik. Bu bölge kalkınana, adı duyulana kadar da projeye devam etme niyetindeyiz."

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

Gündoğan ise diyor ki: "Kilis, bir kentin isteyebileceği tüm özelliklere sahip ama bilinirliliği yok! Evliya Çelebi'nin seyahatnamesinde bile kendine yer bulmuş, 'Kırk çeşit üzüm bağı ortasındaki kent' olarak anlatılıyor. Özellikle de Horos Karası üzümü kentin tescilli ürünü. Böylesi kıymetli bir kenti, Avrupa Konseyi'nin "Medeniyet Kentler Rotası"na sokmalı, geniş kitlelere duyurmalıyız."

Sabriye Tanem Yersel -Göknur Gündoğan

İLK DURAK TARİHİ ÇARŞI

Kilis'te yorgancılık, fabrikasyon üretimine rağmen hala başlı başına bir geçim kaynağı. Yemenicilik de öyle. Üstü yumuşak, tabanı ise kalın deri olan ve köşkerler tarafından elde, özenle dikilen ökçesiz ayakkabının adı Yemeni. 85 yıllık yemeni ustası babası Mehmet Özuslu'dan el alan Ahmet Bey,