Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre 2001'de yüzde 2.38 olan doğurganlık hızı, 2023'te en düşük seviyesine, 1.51'e geriledi. 2004-2023 yılları arası boşananların sayısında yüzde 89'luk artış, evlilik oranlarında ise yüzde 10'a yakın bir azalma var. Zaten bu nedenlerle de 2025, "Aile Yılı" ilan edildi. 14 Şubat Sevgililer Günü vesilesi ile Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı da mizahi bir yaklaşımla, "Seviyorsan git evlen bence" paylaşımı yaptı. Ocak ayı itibarıyla doğum yapanlar ile evlenenlere maddi destek paketleri de yürürlükte. Peki ya sosyal çalışmalar Kadına yönelik aile içi şiddetin arttığı bir dönemde ailenin güçlendirilmesi ve doğum hızının artırılması sadece maddi yardımla mümkün mü Konuyu, yaptıkları saha araştırmalarını bakanlığa da sunan, Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan ile konuştuk.
BÖYLE GİDERSE 20 YILDA TÜRK DEĞİLHOLLYWOOD KÜLTÜRÜ HÂKİM OLACAK
- "Aile Yılı" dediğimizde ne anlamak gerekir
Aile Yılı ilan edilmesi istatistiklerin doğurduğu bir sonuç aslında. Türkiye'de 2023'te nüfus sadece 51 bin arttı, doğumlar azaldı. Boşanma hızı arttı, evlenme hızı düştü. Bu konudaki istatistiklerimizi 3 hafta önce Meclis'te de sundum. Eğer şimdi bir önlem alınmazsa gelecek 20 yıl içinde ciddi bir sosyal kriz yaşayacağız bu konuda. Bu, Avrupa'da da aynı. Ancak biz, onlar gibi değildik. Aile, Türkiye'de en güvenli alanlardan biriydi. Bunu kaybetmeye başladık. Böyle giderse sosyal medya ve platformların da etkisi ile 20 sene sonra çocuklarımız Türk değil Hollywood kültürünün çocukları olacak. Narsisizm, bencillik, hedonizm (hazcılık), yalnızlık ve mutsuzluğun hızla yayıldığı bir çağdayız. Aile yılı denince bize ait değerleri korumayı anlamalıyız ve bu bir söylem olarak kalmamalı, içi doldurulmalı.
Haberin DevamıYAŞAM VE EVLİLİK FELSEFEMİZ DEĞİŞTİ
- Ben de dahil, çoğu insan ekonomik kaygılarla ya çocuk yapmıyor ya da bir çocukla yetiniyor. Sizce sorun ne
Bence asıl neden ekonomik değil, sosyal. Elbette ekonomik gidişatın, gelir eşitsizliğinin etkisi var. Ancak genç kuşak artık kültür aktarımını aile değil sosyal medya, internet ve dijital platformlardan alıyor. Sosyal etki daha büyük. Yeni bir "haz" kültürü oluştu. "Anlık yaşar, anlık kazanır, istediğim gibi de harcar ve yaşarım." Ben merkezci, konformist, aç gözlü bir yaşam algısı var artık. Salgın gibi de yayılıyor. Bu sebeple de genç nesil evliliği ve de aileyi ayak bağı olarak görüyor. Yaşam ve evlilik felsefesi değişti. Toplum yozlaşıyor mu diye soruyoruz ya... Değerlerimize bakmak lazım.
MADDİ DESTEKLER YERİNDE AMA TEK BAŞINA YETMEZ
Haberin Devamı- Değerlerimize bakınca bir yozlaşma olduğu aşikâr. Mesela Bolu'daki yangında onlarca canı yitirmişken, orada kayak yapmak gibi...
"Doğru. Ahlak genetik değildir, kültür genetik değildir. Öğrenilerek aktarılır. Eşleşme biyolojik ama evlilik kültüreldir. Kültürel kazanımlar da sosyal öğrenme ile olur. Bizi biz yapan değerlerimiz neler Komşuluk, sözünde durmak, yalan söylememek, paylaşmak, aldatmamak, zayıfla empati yapabilmek, kötülüğe karşı tavır almak gibi... Buralarda zayıflamalar var. Kötülüğün sıradanlaşması büyük sorun. Mesela gündüz kuşağı kadın programları. 'Farkındalık yaratıyor' deniyor ama aksine kötülüğün sıradanlaşmasına yol açıyor. Bu sebeple verilen maddi yardımlar çok kıymetli olsa da bu ve benzeri çözümler kısa vadelidir. Uzun vade, kalıcı çözüm için sosyal kavramlar üzerine çalışılmalıdır. Aile Bakanlığımızın yeterli kadrosu var ama çoğu masa başında. Sahaya çıkıp, toplumla temas edilmeli, araştırmalar yapılmalı, sonuçlara göre de politikalar belirlenmelidir."
Haberin Devamı"Yanı sıra Millî Eğitim Bakanlığı da konuya sahip çıkmalıdır. Japonya mesela, bugün ilkokul çağındaki çocuklara, kendi kültürünü öğretiyor. Görgü kurallarından ahlak kavramına kadar onları ayakta tutan tüm değerleri öğretiyorlar. Sadece Spor değil 'Gençlik', sadece Turizm değil 'Kültür' için de sıkı çalışmalı ve bu konuya sahip çıkmalı bakanlıklar da.