"Şiddetin olduğu yerde her şey ve herkes sessiz kalmaya mahkumdur" (Hannah Arendt)
Son söyleyeceğimizi ilk söyledik, yine. Çünkü başlıkta kullandığımız iki kelime iki 'benzemez'; elma ile armut; gece ile gündüz. Hangi benzetmeyi kullanırsanız kullanın tabir etmek için; sözün varıp geleceği yeri en veciz şekilde anlatan siyaset bilimci Hannah Arendt bundan yıllar önce yukarıdaki tek cümleyle söylemiş; birbirini yok eden iki kavram bunlar ve Suriye'nin bundan sonra en temel mevzu bu; bir sosyal grubun meşru bir şekilde şiddet kullanma tekelini merkezi otoriteye devretmesi; 'modern devlet' tanımı bu çünkü ta yıllar önce Max Weber'in söyleyişiyle.
Suriye'de de 'devlet' olma yolunda attığı ve atacağı tüm adımların ilk ve en geçerli koşulu bu çünkü.
Bu hem bir zorunluluk hem de 'istikrasızlık' isteyenler için 'kullanışlı aparat'.
Bu 'çerçevede' haberler geliyor; birer birer 'silah' bıraktıklarına dair çeşitli gruplardan.
Haseke'de faaliyet gösterdiği söylenen El Sanadid Kuvvetleri komutanı Şeyh Bandar Hamidi Al-Daham Al-Jarba'nın terör örgütü PKKYPG'ye desteği bırakacağını ve güçlerini Şam yönetimi emrine kullanacağını ilettiği belirtiliyor.
Diğer taraftan Hay'at Tahrir el Şam'ın, Suriye'de faaliyet gösteren Filistinli gruplara silahlarını bırakmaları, eğitim kamplarını kapatmaları ve Suriye'deki askeri kanatlarını iptal etmeleri konusunda bilgi verdiği de gelen haberler arasında.
Bununla birlikte rejimden arta kalan 'kalıntıların' Suriye'de Lazkiye, Ceble, El Muzayr'a köyünde Şam güçlerine pusu kurması nedeniyle operasyon düzenleneceği de söyleniyor.

78