Jeopolitik dengelerin yeni bir yöne doğru evrilmesi için hamle üstüne hamle yapılıyor.
Bunlardan biri İsrail Savunma Kuvvetleri tarafından Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile imzalanan ve ortak tatbikatları, eğitimleri, çalışma gruplarını ve stratejik diyaloğu içeren 'üçlü askeri işbirliği' çalışma planı.
Diğeri ise İsrail'in Somaliland'ı tanıması.
Bir de tabii Suriye'de takvimin son günlerine gelinmesine rağmen belirlenen adımların atılmasında İsrail etkisi.
Anlaşılan yılın son günlerinde güneydeki denizlerde sular durulmuyor; hatta daha da ısınacak.
'Kızıldeniz'de stratejik bir hamle' olarak ifade edilen 'tanıma' ardında dünyanın en kritik denizcilik koridorlarından birinde nüfuz sağlama amacı açıkça görülüyor.
Tanınan toprak parçasının öyle sıradan olmadığını şu veriler açık ediyor: İsrail'e gemi trafiğini izlemek, istihbarat sağlamak ve Kızıldeniz'in güneyindeki operasyonel erişimini genişletmek için bir üs sunmak.
Ayrıca Birleşik Arap Emirlikleri'nin limanlar, lojistik merkezleri ve altyapı projelerinin bulunması İsrail için yeni ağ kurmadan varolanlara entegre olarak riskleri ve maliyetleri en aza indirerek lojistik derinlik ve operasyonel esneklik kazanacağı da belirtiliyor.
Yani burası Birleşik Arap Emirlikleri ve İsrail'in Afrika Boynuzu ve Yemen'i yeniden şekillendirme stratejisinin yalnızca bir parçası olarak değerlendiriliyor.
Bu kadar da değil.
Suudi Arabistan'ın Körfez'deki tarihsel hakimiyetine meydan okuma da deniliyor.
Doğal olarak Kızıldeniz güvenliği ve Süveyş Kanalı mevzularında Mısır üzerinde dolaylı bir etki gücü sağlayacağı da aşikar.

3