AKP'nin demokrasi şöleni kongreleri

31 Mart yerel seçimlerden yenik çıkan AKP yurt düzeyindeki kongrelerle kendisini yenilemeye çalışıyor. Teşkilatını diri tutmaya da yarayan kongre sürecinde AKP ilginçtir, bu kez ana muhalefet partisi CHP'yi de ortak ederek ilerliyor. Her daim yinelediği Türkiye partisi olma tasarımına uygun olarak yeniden sahneye koyduğu yumuşama politikasıyla, aslında muhalefeti de dizayn ediyor.

AKP, değerli yazar H. Bahadır Türk'ün AKP 101 isimli eserinde belirttiği gibi zaman odaklı işleyen devasa bir organizma. Söylediği ve yaptığıyla değil, ne zaman söylediği ve yaptığı ile öne çıkan, attığı her adımı yararmaliyet hesabına göre ayarlayan bir yapı. İktidarda kalabilmek için sürekli hedefler belirleyen, tahayyül oluşturan bir siyasi oluşum.


Adı konmamış ama özellikle CHP lideri Özgür Özel'in alışagelmedik davranışları ile belirginleşen yeni yumuşama politikasının nedenini sokaktaki insan henüz bilmiyor. Adı geçen yumuşama ile, nerde sürdürüldüğü bilinmez bir alışverişe mesaj verme mi, yoksa özellikle Ortadoğu'da gelinen noktada pozisyon alma kaygısı mı var, bilinmiyor. Belki yüzde otuzda çakılan oylarını Kürt seçmenle artırmak, belki de MHP ile ortaklığın yarattığı devletin şiddet yüzünün azaltılması hedefleniyor.

AKP kongre sürecini yurt düzeyindeki en küçük birimlerde, ilçelerde başlatarak ilerliyor. Taşranın kendi kısır döngüsü içinde AKP kongreleri ile hareketlenen siyaset, büyük şehirlere sıra geldiğinde ancak haber kanalları aracılığıyla seçmenle buluşuyor. Oysa taşrada öyle değil; özellikle beldelerini CHP'ye kaptıran(!) siyasi iktidarın uzantıları, yereldeki haber kaynaklarını ve muhalefetle tanışıklıklarını iyi kullanarak süreci yumuşakça yürütüyor.

Ne büyük bir ironidir ki, "tek adayla gitmek geleneğimizde vardır" dedikleri kongrelerini bir "demokrasi şöleni" olarak adlandırıyor ve pazarlıyorlar. Sonra da ekliyorlar; ilçe yönetim kurulunun en az yüzde kırkını değiştiriyoruz! Oysa herkes yukardaki bir dudağın oluru ve izniyle (onlar tensip diyor!) belirlenen adayın dışındaki her kişinin seçimde kaybetmeye mahkûm olduğunu biliyor.

Yüzde kırkını değiştirmekle övündükleri teşkilatın, yenilendiği ve çok sesliliğe ulaştığı varsayıldığı yapısıyla, sanki çoğulcu talepleri yukarı yansıtılabilecekmiş gibi bir hava estiriyorlar. İlçe başkanlığı ise gittikçe parti devletine bürünen siyasi iradenin, yereldeki temsilcisi olmaktan öte işlev görmüyor. Alanya örneğinde görüldüğü gibi, devlet bürokrasisi içinde yer aldığı için şehrin dokunulmazı ve vazgeçilmezi addedilen