3 Haziran Dünya Bisiklet Günü'nde Nazım Hikmet

Günün birinde bana, "yüzyıllardan yüzyıl beğen" diye sorulsa tercihimi 20'sinden yana kullanırdım. 21. yüzyılın ilk çeyreğindeki baş döndürücü gelişmeye tanık olmuş biri olarak, gönlüm yine de 1900'lı yılların başına ait zaman dilimini isterdi.

İcatlar yüzyılı olan 1800'lü yıllar da önemliydi belki ama o buluşların yaygın kullanım alanı bulduğu 20. yüzyıl başı beni daha çok kendine çekmiştir. Bir bisiklet düşkünü olarak örneğin, o, ikiüç tekerleğin hem fotoğraf stüdyolarında "iliştirilmiş" olarak kullanımı hem de yarışlarının yapılarak üstünden spor ekonomisinin üretilmesi bana ilginç gelmiştir.

Bisikletin gelişimi üstünden çağ değerlendirmesi yapmaktayken, üç tekerlekli bisikletinin üstünde poz veren Nazım Hikmet'in fotoğrafının kapak olarak kullanıldığı bir kitap çıkageldi. Değerli yazarçizer Aydan Çelik'in bir "tesadüfler didiklemesi" olarak adlandırılabilecek Nazım çalışması, yine ne tesadüftür ki(!) 3 Haziran öncesinde değerlendirmeye hazırdı.

Aydan Çelik çok yönden kıskanılacaközenilecek niteliklere sahip bir insan. Ama anlatmak istediklerini, yazdıklarını daha da güçlendirmek için onları görsel ile desteklemesi, benim için Çelik'in en özenilesi yanı. Yazar, kafasındakilerin çizimini bir başkasına değil, kendisine ısmarlaması(!) gibi büyük bir konfora sahip

Öncelikle kitap, Nazım Hikmet ile sınırlı kalmayan müthiş bir ön okumayı içeriyor. Ayrıntılı okumalardan elde edilen bilgilerin dikkatlice ayıklanıp özetlenerek, diğer konularla bağlantısının kurulması büyük bir ustalık gerektiriyor. Satır aralarına yerleştirilmiş "faideli" bilgilerin peşi sıra gitmek isteyenler için yazar, hiç yüksünmeden çağın en büyük bilgiye erişim yolları olan arama motorlarını da öneriyor. Dahası kitabın sayfalarında QR Kod (Karekod) oluşturarak okumayı genişletiyor.

Nazım Hikmet'in Bisikleti isimli eser, "Nazım'ın gözünde bisiklet"i araştırmayı, öncelikle amaçlıyor. Giderek konu Nazım'ın dünyasındaki, onunla dolaylı da olsa bir şekilde ilişkilendirilebilecek diğer önemli kişileri de kapsıyor. Tolstoy'dan başlayıp, Che Guevera, Emile Zola ve Madam Curie'ye denli uzayan ünlülerin günlük yaşam ya da yazın dünyasında bisikletin yerini, müthiş geçişlerle irdeliyor.

Bir "özgürlük aracı" olduğu şu götürmez olan bisiklet, Nazım'ın konstrüktivizm ile fütürizm arasında gidip gelen düşün dünyasında kah sağladığı hız ile yüceltilerek, kah işlevselliği ile ya da sağlıklı ve doğal ilkeler üzerine inşa edilmişliğiyle değerlendiriliyor. Bisiklete düşkünlüğünü bir zaaf olarak da gören Tolstoy'u anlatırken Zweig, onun bu sevgisini yaşlılığın geciktirildiği bir "şifa nesnesi" olarak da tanımlıyor. Bisiklet, dünya yanmaktayken Çar 2. Nikola'nın, yazlığına gezide kullandığı "huzur dolu tasasızlık" iken, devrimci Lenin ya da Troçki için "işlevselliği" ile öne çıkmaktadır. Latin Amerika'yı dolaşan bir diğer devrimci Ernesto Guevera'nın ise yolu uzun, zamanı kısıtlı olduğu için bisikletine motor taktırarak ilerlediğini anlatır Çelik.

Kitabın 50. sayfasında büyük bir düş kırıklığı ile Nazım'ın hiç bisiklet kullanmadığını öğreniriz. Büyük ustanın sağlığı, geçirilmiş hastalıkları bisiklete binmesini engellemiş olmalıdır. Ama bisiklet eserlerinde çokça yer tutar.