İsmail Kartal elleriyle verdi

Fenerbahçe 6 ay sonra ilk kez sezon başında alıştığı ideal 11'i ile sahaya çıkabildi dün gece...

Muhteşem bir savaş vardı hem sahada hem uzun zaman sonra tribünlerde.

Tekmeye kafa sokacak kadar motive olmuş bir Fenerbahçe'nin önünde durmak da mümkün olamazdı ve beklenen istenen gol de geldi. İrfan Can öyle bir vurdu ki sanırsınız tüm ülkenin ayak gücü bileğinde birleşti. Bildiğimiz Fred yoktu ilk yarıda kendi oyununa biraz yaklaşsa hücum gücü daha etkili olacaktı. İlk yarı bitimine dakikalar kala Szymanski ile rakibinin ayaklarının çarpışması penaltı beklentisine neden oldu. (Galatasaray ile oynanacak final maçında olsa yıkılırdı ortalık) Var baktı, devam dedi. Bizim hakemler çalar mıydı Yüzde yüz penaltı çalarlardı.

İkinci yarıda da baskısını sürdüren Fenerbahçe'nin el freni İsmail Kartal oldu. İlk 11 tercihi yüzde yüz doğru ama değişiklikler ise yüzde yüz yanlıştı. Oyundan çıkmayacak tek maç bu maç diyebileceğin Dzeko'yu çıkarmak kabul edilir bir hamle değil. Fred'in de oyundan çıkarken "neden" isyanı kulübenin sahaya müdahalesinin ne kadar yanlış olduğunu gösterdi dün gece. Fred tam top oynamaya başladı.

Oyunu sıkıştırmış rakibin tam da ihtiyacın olan isim ama yanına çağırdı İsmail hoca.

Uzatmada hatların arasına sızıp gir-çık yapıp rakibi bozacak en kilit oyuncun da o.

Sen onu oyundan alıyorsun.

Defalarca kulübenin müdahaleleri sonrası iyiye giden oyun her seferinde tam tersine döndü. Batshuayi-Dzeko, Fred-Zajc, İrfan-Cengiz değişikliklerinden tek memnun olan teknik patron İsmail Kartal olsa gerek. Değişiklikleri rakip teknik direktör yapsa inanın çıkaracağı isimler farklı olmazdı! Fenerbahçe değişikliklerden sonra bir tane isabetli şut çekemedi. Hatta kalesinde kalpleri durduracak Olympiakos'un pozisyonu ile karşı karşıya kaldı.

Uzatma dakikalarının ilk bölümünde Djiku ve Livakovic olmasa hayaller çimlere gömülecekti.

İkinci uzatma dakikalarında da beklenen gol gelmeyince karşılaşma penaltılara kaldı.

Penaltılar da Livakovic ne kadar kalesinde devleşse de önce Tadic ardından Cengiz ve Bonucci de kaçırınca kupaya veda eden taraf Fenerbahçe oldu. Sezona müthiş başlayan Fenerbahçe hem Türkiye kupasından, hem süper kupaya U 19 takımıyla çıkıp kaybettiği kupanın ardından dün gece Avrupa'ya da veda etti. Fenerbahçe'nin elinde sadece lig şampiyonluk şansı kaldı kısaca.

İsmail Kartal hoca olarak iyi niyetli ama zayıf bir teknik adam. Aksine Okan Buruk değil. Ali Koç hep bir şeyi eksik yaptı. Bu sezonda takımı doğru kurdu hocayı yanlış seçti. Devre arası transfer döneminde de başka bir yanlış yapıldı. Krunic alınacağına Crespo ve Lincoln'un kalması daha doğru olurdu. Galatasaray'ın belki de en büyük şansı altı sezondur Ali Koç. Fenerbahçe taraftarı gerçeği görmek istemeyip körü körüne savunmaya devam ettiği sürece böyle sonuçlar çok yaşar. Galatasaray'da sorgulama mekanizması var ve başarı geliyor, Fenerbahçe'de tam tersi biat var sorgulama yok. Ali Koç yönetiminde 100'e yakın transfer 6'sı as 11 hoca ile çalışıldı. Elde sadece bir tek Türkiye Kupası var. Rakibin Galatasaray'da 6 sezon değil bir sezon başarısızlık olsa o yönetimin nasıl eleştirileceğini sadece Galatasaraylılar değil tüm Türkiye biliyor. Sorgulamayan ve hatalardan ders alınmayan yerde başarı gelmez. Adını koyamadığın düşmanlarla savaşmak yerine 'neden başarısızım' diye muhasebe yapmazsan daha nice başarısızlıklara yelken açarsın.

TERS KÖŞE

Fenerbahçe başkanlık süreci ile ilgili oldukça ilginç gelişmeler yaşanıyor. Aday olup olmayacağını henüz kendisi bile bilmeyen halihazırdaki Başkan Ali Koç sürekli fikir değiştiriyor. 500 imza toplayıp ilk ve tek resmi aday olan Sadettin Saran ve ekibi bu akşam üyeler ile medyaya kapalı bir toplantı yapacak. Projeler anlatılacak, yaşanan sürece dair kapalı kapılar ardında yapılan görüşmelerle ilgili bilgilendirme yapılacak.

Bu görünen kısmı aslında. Görünmeyen tarafında ise hayli ilginç bir süreç yaşandığını öğrendim.

Ali Koç, Sadettin Saran kurmayları ile yaptığı 8 görüşmenin 7'sinde başkanlığı bırakacağını dile getirmiş. Ama hala Saran tarafı Ali başkanın vereceği karardan emin değil.

Kulüpler birliği başkanlığını bırakıp sonrasında kulüplerin ısrarlarına dayanamayarak geri dönmesi Saran tarafını endişeli bir bekleyişe itiyor. "Aday mı Aday değil mi" sorusunu her gün birbirlerine soruyorlar. Bu arada da yönetim oluşturmaya devam ediyorlar.

Böylesine bir belirsizlikte kalan Saran ve ekibinde "peygamber sabrı var" diyebiliyor insan sadece. Görüştükleri oyuncu ve teknik adamları bile yanlış anlaşılmamak için açıklayamıyorlar, kongreye hedeflerini projelerini anlatamıyorlar.

Bunca yıl başkanlık seçimlerini takip ettim. Onlarca kongre gördük ama ben böyle bir süreç yaşamadım. Aday adaylığını açıklar, projeleri ile kongre üyelerinin gönlüne görmeye çalışır. Ama Ali Koç başkanlığından sonra adaylık süreci tabiri caizse "babadan oğula, arkadaştan arkadaşa" geçen sürece dönüştü. Fenerbahçe'de ve birçok kulüpte adaylar bayrak yarışına değil, sancak yarışına girerdi. Bu değişim aslında üyelerin tercihlerini de hiçe sayıldığı bir durumuna evrildi.

Takım sezonun ilk kupasından elendi. Süper kupa rakibe altın tepside sunuldu. Lig yarışında kıyasıya rekabet devam ediyor. Şampiyonluk hala ortada. İlk hata yapacak olan kaybedecek gibi. Avrupa'daki mücadelelerde de durum pek parlak görünmüyor. Ortalık toz duman, yönetimin belirsizliğine paralel biçimde, takımın ahvali de belirsiz.

KURUMSAL AMACA HİZMET