Camianın gerçeğinden uzak olmak

Fenerbahçe Yüksek Divan Kurulu seçimleri hafta sonu neticelendi. Şekip Mosturoğlu ezici bir çoğunlukla seçimi kazandı ve Fenerbahçe Spor Kulübü'nün yeni YDK Başkanı oldu. Mosturoğlu aday olduğu an aslında seçimi kazanacağı belliydi. Türk futbolundaki ağırlığı, bilgisi ve donanımı ile bu görevin ötesinde görevleri yapabilecek biri. İlerleyen yıllarda Türk futbolunda farklı görevlerde olacağına herkes zaten hemfikir. YDK seçim süreci ve sonuçları üzerinden bir analiz yaparak geleceğe dair çıkarımlar yapmak mümkün. Seçimin ilk günlerinde, halen Balotaj Kurulu Başkanı olan Ceyda Teomanlı, Ali Koç yönetiminin adayı olarak satranç tahtasına başkan adayı olarak ileri sürüldü. Şekip Mosturoğlu'nun Aziz Yıldırım desteği ile aday olarak ortaya çıkması üzerine bu kez Ali Koç yönetimi önce yönetici Simla Beyazıt için derneklerde ve özelikle 1907 derneği içinde bir nabız yoklaması yaptı. Simla Beyazıt, Şekip Mosturoğlu karşısında gerekli teveccühü göremeyince bu kez uzun yıllar divan başkanlığı yapan Vefa Küçük, yönetim tarafından satranç tahtasında "şah" hamlesi olarak ileri sürüldü. Ceyda Teomanlı da bu şekilde Vefa Küçük listesine eklemlendi. Vefa Küçük, yılların tecrübesi. Başkan adaylığının açıklanmasının ardından Ali Koç tarafından açıkça desteklenmediğinde Şekip Mosturoğlu'na karşı seçimi kazanamayacağını görünce, yönetimden açık şekilde kendisine destek verilmesini istedi. Olası seçim kaybının, mevcut yönetime olumsuz netice olarak yazılacağını gören Ali Koç'un yazılı destek yerine şifahi desteği tercih etmesi ise Vefa Küçük tarafından yeterli görülmedi ve Küçük de oynanan satranç oyunundan geri çekildi. Son umut Talat Yılmaz olarak görünse de yılların kulüpçüsü Talat Yılmaz da kazanma ihtimalini görmediğinden teklife pek de sıcak bakmadı ve oyuna hiç girmedi.

Bu şekilde sahnede Şekip Mosturoğlu ile Sevil Becan baş başa satranç oyununda kaldılar. Ali Koç ve yönetimi her ne kadar hiçbir başkan adayını desteklemediklerini söyledilerse de özellikle yönetim kurulundan önemli isimler YDK üyelerini telefonla arayarak Sevil Becan'a destek istediler hatta seçim günü salonda seçimi kazanmak için canla başla mücadele ettiler. Başkan aday adayı Sadettin Saran ise her ne kadar YDK seçiminde tarafını belli etmese de Aziz Yıldırım tarafından kadro dışı bırakılan Mert Öztemel üzerinden Sevil Becan'a desteğini verdi. Salona girdiğinde Şekip Mosturoğlu'nun elini sıkmayan Sadettin Saran, kameralara diğer başkan adayı Sevil Becan ile samimi pozlar verdi. Sonuçta ise oyların yaklaşık yüzde 80'ini alan Şekip Mosturoğlu, başkanlık seçimini, açık bir zafer ile kazanmış oldu. 3 Temmuz bu seçimin en belirleyici gerçeği oldu. Oy kullanan üyeler, ezici bir çoğunlukla, 3 Temmuz sürecinin bedel ödeyenlerine bir kez daha sevgi ve saygılarını gösterdiler. Aksini düşünenler için ise seçim sonuçları tam bir hüsran oldu. Camianın nabzını tutmayan, camianın gerçeklerinden ve gerçekliğinden uzak, sırça köşklerinde oturan, etraflarındaki bir avuç insana, sosyal medya fenomenlerine ve paralı kalemlere itibar edenler bu sonuçla gerçekler ile yüzleşmiş oldu. Donanımı bir yana bu camia içinde Şekip Mosturoğlu'nun bir özgül ağırlığı olduğu tartışmasız. Sadece onun değil İlhan Ekşioğlu, Tamer Yelkovan, Cemil Turan, Ali Kıratlı, Bülent İşcen hepsi Fenerbahçe için bir bedel ödemiş olan önemli isimler. Bu camia onları asla unutmaz, yalnız bırakmaz.

Şekip Mosturoğlu'nun "Bu sonuç 3 Temmuz mücadelesine katılanların camia tarafından taçlandırılmasıdır" sözleri de camianın bu sahiplenmesine bir teşekkür mahiyetindeydi adeta.

YILDIRIM'IN GÖVDE GÖSTERİSİ

Gelelim bu sürecin Aziz Yıldırım açısından değerlendirilmesine. Daha ilk gün dava ve yol arkadaşı Şekip Mosturoğlu'nu desteklediğini açıklayan Aziz Yıldırım, altı yıl aradan sonra, dava ve yol arkadaşım dediği Mosturoğlu için oy kullanmaya genel kurula geldi. Tüm seçim süreci boyunca desteğini açık bir şekilde gösterdi. Yılların kurdu Aziz Yıldırım seçimi şansa bırakmadı. Dava ve yol arkadaşına destek oldu. Vefa işte böyle bir şey. Aziz Yıldırım'ın genel kurula gelişi de çok muhteşem oldu. İnanılmaz bir sevgi seli ile karşılaştı. Saatlerce genel kurulda kaldı. Üyeler ile tek tek sohbet etti, fotoğraf çektirdi. Camia onu, o da camiasını özlemiş. Karşılıklı olarak özlemler giderildi. Genel kurullara gelmiyor diye eleştirilen Aziz Yıldırım'ın genel kurula katılımı her bakımdan son derece önemliydi. Genel kurullara gelmiyor diyenler için de bir samimiyet testi mahiyetinde oldu Aziz Yıldırım'ın gelişi. Ali Koç ve yönetiminden bir kişi dahi 6 yılın ardından genel kurula katılan Aziz Yıldırım'ın yanına gitmedi, hoş geldin bile demedi. Demek ki bundan önceki çağrıları da samimi değilmiş. Samimi olsalar böylesine önemli bir fırsatı asla geri tepmez, bu vesile ile gösterecekleri sıcak bir karşılama ile buzları eritebilirlerdi. Ama olmadı.

Bırakın Ali Koç'un Aziz Yıldırım'a bir sıcak karşılamada bulunmasını, FBTV Aziz Yıldırım'ın genel kurula gelişi sonrasında naklen yayınını kesti. Aziz Yıldırım, genel kurula hiç katılmamış gibi yayınına devam etti, bu konuda Fenerbahçe iletişim kanallarında tek bir cümleye bile yer verilmedi. Medyada haberler çıkmasa FBTV'yi izleyenler Aziz Yıldırım'ın genel kurula geldiğinden haberdar bile olmayacaklardı. Bu saatten sonra artık Ali Koç, samimiyet testinden geçememiştir. Bu konuda tek kelime bile söyleyemez. Seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından, Ali Koç'un yapmış olduğu konuşmasındaki, birlik beraberlik vurgusunun da bu şekilde hiçbir önemi kalmadı. Ali Koç tarafından, Aziz Yıldırım'ı hedef alan, sıkça kullanılan, birlik beraberlik sözlerinin, Ali Koç tarafından 2018'den beri sürdürülen ayrıştırma ve kutuplaştırma siyasetinin bir parçası olduğu da bu şekilde anlaşılmış oldu bir kez daha. Ali Koç, birlik beraberlik konusunda samimi olsaydı mektup yazmak yerine bugüne kadar Aziz Yıldırım ile çoktan barışır, eski abi kardeş ilişkisini çoktan kurabilirdi. Ezici bir şekilde seçim zaferi kazandığı Aziz Yıldırım'ı 2018'den sonra (hayali) daimi düşman olarak görmez, tecrübesinden ve bilgeliğinden yararlanabilirdi.

Seçim sonuçları açıklanırken, Ali Koç ve yöneticilerin yüzünden düşen bin parçaydı. Bu durum sonuçların ardından çekilen fotoğraflara da yansıdı. Birlik beraberlik sözleri zoraki olarak ağızlardan çıktı. Eller mecburiyetten sıkıldı, mecburiyetten tebrikler yapıldı, fotoğraflar çekildi. Bundan sonrasını yaşayarak göreceğiz. Bakalım buzlar bu günden sonra eriyecek mi Ali Koç, genel kurulun başında, Uğur Dündar için teşekkür konuşmasına "bir misyon için gelmişti ama" diyerek başladı. Yılların gazetecisi Uğur Dündar, başkan ben hangi misyonla geldim. Ya da "Beni kim bu misyonla göndermişti" diyemedi. Ama mesaj aslında açıktı. Anlayan anladı. Ali Koç, konuşmasının devamında Uğur Dündar ile ilgili "uyumlu" çalışmalarından bahsetti. Uyum ile şakşakçılık ülkemizde sıkça karıştırılan olgular. İki yıllık görev süresi boyunca Uğur Dündar'ın hiçbir konuda Ali Koç yönetimine eleştiri yapmadığı, farklı bir öneride bulunmadığı bir gerçek olarak ortada duruyor. Dündar'ın kulübü siyasallaştırma çabası ise cabası. Ali Koç'un uyumdan anladığı böyle bir şey olsa gerek. Oysaki Divan Kurulu'nun pozisyonu farklı. Rahmetli Yüksel Günay zamanındaki Yüksek Divan Kurulu ile şimdinin Yüksek Divan Kurulu aynı değil. Şekip Mosturoğlu genel kurul konuşmasında, kendilerini seçen Yüksek Divan Kurulu'na karşı sorumlu olduklarını, tüzük düzenlemelerini aynen uygulayacaklarını, tüzükte ne yazıyorsa o şekilde görevlerini yapacaklarını söyledi. Bu sözler, Mosturoğlu döneminde Yüksel Günay dönemi YDK göreceğimizi bizlere gösteriyor. Aziz Yıldırım'ın tedrisatından geçmiş Şekip Mosturoğlu'ndan Uğur Dündar benzeri Yüksek Divan Kurulu Başkanlığını yapmasını beklemek saflık olacaktır. Ben, Fenerbahçe Başkanı ve Yönetimi (kim olursa olsun) Şekip Mosturoğlu'ndan istifade edebilirse kazanan Fenerbahçe olacaktır diye düşünüyorum.