Yalnız sandığı korumak yetmez

İYİ Parti Genel Başkanı Akşener, geçtiğimiz günlerde CHP'yi eleştirirken, "artık midem bulanıyor" dedi ya, gördüğüm kadarıyla dışarıda vatandaşın iç siyasetin tamamına dair hisleri de aynı bu yönde.

İç siyaset artık vatandaşı heyecanlandırmıyor. Olumlu ya da olumsuz duygularla, değişimin gerçekleşeceğine dair inanç yok. Vatandaş, aynı şeyleri konuşmaktan bıkmış, yılmış durumda. İç siyaset adeta vatandaşın midesini bulandırıyor.

Ancak yerel seçimlere bir aydan kısa süre kalan şu günlerde bu seçimleri konuşmaktan kaçınmak pek mümkün değil.

Üstelik bugün -belki de siz bu yazıyı okuduğunuz saatlerde- seçimlere ilişkin kesin aday listeleri açıklanmış olacak.

Bu demek oluyor ki, bundan sonra seçimler hakkında daha da çok konuşacağız.

Yarından itibaren il seçim kurullarınca birleşik oy pusulalarının basımına başlanacak ve ardından bu pusulalar ilçe seçim kurulu başkanlıklarına gönderilecek.

Seçim güvenliği

Şüphesiz bundan sonra konuşulması gereken konuların başında seçim güvenliği gelecek.

Öte yandan, geçtiğimiz günlerde DEM Parti'nin meclise sunduğu araştırma önergesi, muhalefetin desteğine rağmen, AKP ve MHP'nin oylarıyla reddedildi.

Peki, ama neden

Türkiye'de yanlış ve eksik bir algı olarak, seçim güvenliği yalnızca sandık güvenliğine indirgeniyor.

Oysa sandık güvenliğini sağlamak elbette önemli olsa da tek başına hiçbir anlamı yok.

Evet, başta İstanbul olmak üzere, adaylar arasında az sayıda oy farklarının olması beklenen yerlerde sandık güvenliğinin sağlanmaması, sonucu değiştiren hukuksuzlukların yolunu açabilir.

Ancak sandıklara sahip çıkmak kadar önemli olan şeylerin başında kayıtlı seçmen sayısının kontrolü geliyor. Sahte seçmen oluşturulmasının veyahut mevcut seçmen kayıtlarının silinmesinin engellenmesi seçim güvenliğinin olmazsa olmazları.

Seçmen listelerinin parti yetkilileri tarafından titizlikle incelenmesi gerekiyor.