Yüz yıl önce farklı mıydı

Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, bir devrin en tanınmış hukukçularındandı. Atatürkçü Düşünce Derneğinin de kurucularındandır.


Millî Mücadele yıllarında lise talebesi olan Velidedeoğlu, ilk Meclis açıldığı dönemde Meclis'te kâtiplik yapmış. Hatıralarında o dönemvekillerinin gündemini ve tartışmalarını çarpıcı anekdotlarla anlatır. Kendisi iki yıl Meclis'ten ayrı kalır. Döndüğünde gördüğü manzara karşısında şaşırır. Gerisini ondan dinleyelim:"Ortalık iş takipçileriyle dolup taşmıştı.Hatırı sayılır, sözünden çıkılmaz mebuslardan devlet dairelerine tavsiye mektubu koparmak için birtakım aracılar türemişti. Gerek başlangıçta gerek Cumhuriyetin ilânından sonra Ankara'da kadın kıtlığı vardı. İstanbul'dan bazı kişilerin uygunsuz genç kadınları namuslu kadın gibi giydirip parmaklarına altın halka takarak Ankara'ya birlikte getirdikleri ve nüfuzlu kişilere 'Refikam cariyeniz' diye takdim etmek suretiyle işlerini yürüttükleri, çok yaygın bir söylenti hâlindeydi. Büyük zaferden hemen sonraki yıllarda Millî Mücadele Ankara'sını köhne Bizans kokuşturmağa başlamıştı.

Ankara'da dikkatimi çeken bir şey de arsa spekülasyonuydu. 1919 ve 1920'lerde kimsenin ev, arsa, bağ, bahçe edinme hırsına kapıldığını görmedim ve duymadım. Buna karşılık 1922 yılının sonunda, hele 13 Ekim 1923'te Ankara'nın hükûmet merkezi olmasından sonra bu kentte bir arsa edinme hırsı başladı. 1922 sonlarında bir gün Meclis'teki Kanunlar Kaleminden Fehmi Bey adında bir arkadaşımız bizim kaleme gelerek Ankara Belediye binası karşısındaki yangın yerinde büyücek bir arsanın satılık olduğunu, 20-30 arkadaş ortak olursak bunu alabileceğimizi söylemişti. Ben istemedim. Arsayı ne yapacaktım Katılanlar olmuş, fakat gereken para toplanamadığından iş suya düşmüş. O zamanki fiyatı beş bin lira olan o arsanın bir yıl sonra elli bin liraya satıldığını Fehmi Bey gelip bize yana yakıla anlatmıştı. Aynı arsa birkaç yıl sonra Ankara Memurlar Kooperatifine beş yüz bin liraya satılmış. Kısacası, iki yıl ayrılıktan sonra Ankara'ya gelişimde, orada 1920'lerin özveri havası, savaş coşkusu ve kurtuluş amacının bir zafer gevşekliğine, bir dünyalık edinme çabasına dönüştüğünü gördüm. Benim bozkır yolculuklarında tanık olduğum Anadolu sefaletini düşünen yoktu. Bu gözlem, benim için gerçekten düş kırıcı ve çok üzücü oldu."
Cumhuriyet'in ve CHP'nin kurulduğu yıllarda Ankara'da vaziyet böyleymiş. Aradan yüz yıl geçmiş. Değişen hiçbir şey yok. Esasında bu hâl sadece CHP'nin meselesi de değil.

Elma değil bağırsak kurdu


CHP'de genel sekreterlik makamına kim geldiyse genel başkanının kuyusunu kazmış.

Recep Peker, Mustafa Kemal'in arkasından iş çevirmiş.

Şükrü Kaya, İsmet İnönü'ye madik atmış.

Kemal Satır, Bülent Ecevit'i; Ecevit İnönü'yü sırtından bıçaklamış.

Adnan Keskin, sağ kolu olduğu Deniz Baykal'ın altını oymuş.

Önder Sav ve Kemal Kılıçdaroğlu'nun Baykal'a,Selin Sayek Böke'ninKılıçdaroğlu'na yaşattıklarını biliyoruz.

Özgür Özel ve Ekrem İmamoğlu'nun arkasından hüngür hüngür ağladıkları Kılıçdaroğlu'na neler yaptıkları herkesçe malum.

CHP'deki ayak oyunlarının sıralı tam listesini yapanYılmaz Özdil, bu'Brütüs'leri elma kurduna benzetti."Elma kurdu meyvenin içinde olur. Parti içi muhalefet partinin organik, hormonsuz, pestisitsiz olduğunu gösterir"diye yazdı. İki kere pes!

İhaneti, hıyaneti, hizipçiliği demokrasi göstergesi diye satmak büyük başarı. Her