Richard Mooreİngiltere'nin eski Ankara Büyükelçisiydi.Ardından İngiltere dış istihbarat servisi MI6'nın başkanlığına atandı. Beş yıllık süresini doldurdu. Geçen hafta görevine veda etti. Hem de İstanbul'da… Hem de Türkçe.
İstanbul Başkonsolosluk binasındaki törende, İngiltere'nin web tabanlı yeni casus programının tanıtımını yaptı. Törene bazı Türk gazeteciler de davetliydi. Aralarında'adım casusa çıkar mı'diye endişelenenler olmuş. Bazıları izlenimlerini yazdı. Richard Moore satır arasında çok önemli bir cümle kullanmış. Diyor ki:"Biz gizli ajanlar devşirir ve yönetiriz. Yaptığımız iş budur. En iyi ve en motive ajanlarımızın birçoğu, kendini MI6'ya gönüllü olarak sunan kişiler olmuştur. Kapımız her zaman açık. Dünyanın herhangi bir yerindeki herkes, yeni portali kullanarak MI6'la irtibata geçebilir."Moore'un felsefesi gizli kalmak için daha açık olmak!Bu yüzden casusluk programını yabancı bir ülkede tanıtmaktan çekinmiyor.Elbette İstanbul bilinçli bir tercih. Bunu meslektaşlarımız arasında"Türkiye'nin önemi"diye yorumlayanlar oldu."Rusya'ya mesaj"diyenler çıktı.Sebepler sadece bunlar olmasa gerek. Asli hinterlandımızdaki mücadelemizde perde gerisinde hep İngiliz aklını görürüz.Bundan dört yıl kadar önce İngiliz, Alman, Fransız, Amerikan kanalları Türkiye'de ortak bir YouTube kanalı kurmuştu. Şimdilerde kanalın 900 bine yakın takipçisi var. Toplantıda"Neden Türkiye"diye sordum."Çünkü"dediler,"Video izlemeyi çok seviyorlar"diye bir cevap aldım. Sebep izletmek diye lanse edilse de gerisinde bir toplum mühendisliği olduğu kesin.Hasılı; bu topraklarda kullanacakları çok insan bulacaklarını çok iyi biliyorlar.Yavuz Bülent BâkilerTürk basın ve fikir hayatı büyük bir değerini kaybetti. Türkçemizin yaşayan ses bayraklarından Yavuz Bülent Bâkiler vefat etti. Bâkiler demek Türkçe demekti. Hem güzel yazar hem güzel konuşurdu. Düz yazıyı şiir gibi yazardı. Bu toprakların emzirdiği çocuktu. Bu yüzden Anadolu çocuklarının sancısını, acısını, kara sevdasını şiirlerine ustaca yansıttı. Edebiyatımızda ana şairi denilince ilk Bâkiler akla gelir. Hoca, anasına düşkün evlatların şairiydi. Bir nesle Karabağ'ı, Üsküp'ü, Kerkük'ü, Türkistan'ı tanıtan ve sevdiren bir kalem efendisiydi. Üzerinde Arif Nihat Asya'nın gölgesi vardı. Uzun seneler gazetemizde yazılar kaleme aldı... Mesleğe ilk başladığım yıllardı. Hoca, Avustralya izlenimlerini bir dizi yazı yapmıştı. Redaktör arkadaş spotta uydurukça bir kelime kullanmış. Sayfayı ben tasarlamıştım. Ertesi gün aradı:"Evladım dedi, benim ömrüm bu uydurukça kelimelerle mücadeleyle geçti. İstirham ederim, dikkat edin."Uydurukçanın düşmanıydı. Türkçüydü, milliyetçiydi. Mert bir kalemdi. Kemalizmin hatalarını yazmaktan çekinmedi.Allah rahmet eylesin...