Kimse itiraz emesin, tam da budur son yılların derbi tanımı. Herkes kendine ayrıcalık istiyor.
Sosyal medya da iki şeye yarıyor: Karalamak ve böbürlenmek!
Sayın Ali Koç'un yedi yıllık döneminin en önemli başarısı (!) iki kulüp, iki camia arasındaki rekabeti neredeyse düşmanlığa çevirmesi oldu.
Ne yazık ki rakip=düşman, mücadele=savaş oldu.
Dönüşümler yaşıyoruz: Tutku ' öfke, saygı' nefret…
Oysa eğlenceyi unutmamak gerek.
Eğlenmek gerek!
Sosyal medya artık hayatın gerçeği ama yasalar, kurallar ve ilkeler de var.
Zekice, kabalaşmadan, hakaret etmeden üretilen içerikler iyice azalıyor.
Üşenmeden stüdyolarda şarkı kayıtları yapılıyor; her satırında pis pis küfürlerle…
Her iki taraf da rakibini hedefleştiriyor; "Skriniar sekiz kez kendini yere attı, Torreira yine sarı kart görmedi."
Kimi sakatlıktan medet umuyor, kim taraflı hakem kararlarından…
Bu hakaretler çoğu zaman karşılığını bulmuyor.
Özünde yitirilen samimiyettir.
Oysa 116 yıldır karşılaşıyorlar.
Büyüklükleri, karşılıklıdır, değerleri birbirinden beslenir.
Ayrıca ikisi de bizim evin takımıdır. Kardeşler, baba-oğullar, dayı-yeğenler rakiptirler birbirlerine.
Galatasaray'ın efsane başkanı Alp Yalman'ın kardeşi, Şen Yalman tutkulu bir Fenerbahçeli olabilmiştir.
Aziz Yıldırım, Fenerbahçeli babaların Galatasaraylı çocuklarını bizzat Yüksek Divan Kurulu'nda açıklamıştır.
Bu birliği idrak ederek, ayrışmadan bakabilmek çok da zor değil aslında.
Mesele, rahmetli Mustafa Cengiz başkanın vurgusunda çözülebilir: Rakibe saygı, kendine saygıdır.
Kadıköy'de, şampiyonluk yarışını doğrudan ilgilendiren bir derbi oynanacak.
Her iki taraf da birbirini 'ayrıcalık' istemekle suçlamaya devam edecek.
Her ikisi de aslında bu talebinden vaz geçmeyecek.
Oysa, Osimhen'in İlkay'ın, Duran'ın Asensio'nun maçı bu.
Saadettin Saran ve Dursun Özbek, başkanlar düzeyinde olgun bir yaklaşım içindeler.
Yönetimler, son 10 yıl gözetildiğinde, son derece sakin…
Sosyal medya ve sorumsuz taraftarı (geneli 18 yaştan küçük) dizginlemek de artık yasal çerçeve ile sağlanmalı.
Karikatürlerle, zekice sataşmalarla yaşanan heyecana dönülmeli.
İmtiyaz talebiyle ile başarı arayışı sona ermeli…
***
HİDROJENDE 110 MİLYAR DOLARLIK PROJE TAAHHÜDÜ
Başlık Anadolu Ajansı'na ait. COP30 Belem, Brezilya'da yapılan bir röportaj içeriğinden.
Avrupa Komisyonu'nun derneği Hydrogen Europe CEO'su Jorgo Chatzimarkakis, dünya genelinde nihai yatırım kararı alınmış, inşası devam eden veya halihazırda faaliyette olan 500'den fazla hidrojen projesi kapsamında 110 milyar doların üzerinde yatırım taahhüt edildiğini duyurdu. Bu rakam geçen yıla göre 35 milyar dolarlık bir artışı ifade ediyor.
Küresel ölçekte 2020'den bu yana sektör, yıldan yıla ortalama yüzde 50 artışla yatırım büyümesi taahhüt ediyor.
Chatzimarkakis, ulusal düzenlemelerin yavaş uygulanması nedeniyle Avrupa'da istenen hızda ilerleme kaydedilemediğini söylüyor. 2030'a kadar 2,3 milyon ton temiz hidrojen arzı öngörülüyor. Oysa, RePowerEU ile 10 milyon üretim 10 milyon ton da ithalat kararı açıklanmıştı.
Burada, hep vurguladığımız, Türkiye'nin yeşil hidrojen potansiyeli devreye giriyor. Türkiye-AB ilişkilerinde yeni iş birliği olanakları doğuruyor.
Chatzimarkakis, diypr ki 'Hidrojen, Türkiye ile AB arasında kimi siyasi konuların aşılmasına yardımcı olabilecek güçlü ve geleceğe dönük bir iş birliği alanı sunuyor. Küresel zorluklara rağmen sektörde oldukça başarılı hidrojen projeleri geliştiriliyor. Hidrojen pazarı büyümeyi sürdürecek. Altyapı gelişiminin yavaş ilerlemesi ve sınırlı finansal mekanizmaların geliştirilmesiyle büyüme hızlanabilecek.
Türkiye, hidrojen konusunda birçok avantajı bulunuyor.
Türkiye'nin hidrojen üretimi için mükemmel yenilenebilir enerji kaynakları, Avrupa ile Orta Doğu arasında stratejik bir dağıtım, taşıma konumu ve son kullanım için güçlü bir sanayi altyapısı var. Türkiye, mevcut gaz boru hatlarına dayanan AB enerji çeşitlendirmesi için önemli bir ortak haline gelebilir.
Chatzimarkakis'in de altını çizdiği gibi, Türkiye'de hidrojen için iki hedef ve zaman çizelgesi içeren stratejisi bulunuyor.
"Strateji ayrıca sanayi, teknoloji, standart geliştirme ve sertifikasyon, tedarik zincirleri ve ticaret fırsatları gibi alanlarda uluslararası iş birliği ile özellikle Avrupa pazarına, fazla yeşil hidrojen veya amonyak ihracatını da öngörüyor. Tam da hidrojen bu kadar güçlü ve geleceğe dönük bir iş birliği alanı sunduğu için, Türkiye ile AB ilişkilerindeki bazı çözülmemiş konuların aşılmasına da yardımcı olabilir. Mevcut siyasi hassasiyetler nedeniyle geride kalmak yerine, her iki taraf da hidrojeni pragmatik bir köprü olarak kullanabilir. Hidrojen, Türkiye-AB ilişkilerinde pragmatik bir köprü olabilir"
Anadolu Ajansı, bu güçlü röportaj ile çok önemli mesajlar taşıdı.
Chatzimarkakis, konuyu daha da açarak şöyle demişti: "Türkiye'nin Hindistan-Akdeniz Ekonomik Koridoru gibi girişimlere daha yakından entegre edilmesiyle projeler iyi tasarlanırsa, bu projeler yalnızca somut iklim ve enerji güvenliği faydaları sağlamakla kalmaz, aynı zamanda güven inşa eden yeni alışkanlıklar, ortak planlama ve ortak standartlar yaratır."

18