AKP-MHP hattında yeni savaş

Baştan söyleyeyim de, sitem etmeyin sonra
Önce çayınızı, kahvenizi ya da sıcaktan da sıcak havalardan mütevellit soğuk içeceğinizi alın bu yazıyı okumaya başlamadan önce.
Çünkü filmi birazcık geriye sarmamız gerekiyor başlarken

"Gelin ata binmiş ya nasip demiş" diye meşhur bir atasözümüz vardır.
Kesin sonuç alınıncaya kadar hiçbir işe oldubitti gözüyle bakmamayı ve işin sonuna varmadan her şeyin değişebileceğini anlatan bu söz, Türk siyasetinde son günlerdeki gelişmelere tam denk düşüyor

Aslında işler Saray'ın istediği kıvamda gidiyor, CHP ılımlılık sınırında tutularak, yumuşatılıyordu.
Her şey Devlet Bahçeli'nin Sinan Ateş davasının "normalleşme" ikliminin bir parçası haline getirildiğini görmesi ya da kendileri açısından böyle bir tehlike sezmesiyle değişti

Bahçeli, siyasi şantajın kralını yaparak, "Eğer biz normalleşmeye engelsek, AKP-CHP ittifak kursun" dedi. Tam da siyasetin ustası Süleyman Demirel'in şu dediğini yapıyordu: Siyasette nelerin mümkün olduğunu görmek için nelerin mümkün olmadığına bakmak lazım

Mümkün olmayan şey, AKP-CHP ittifakıydı.
Çünkü tavanlar kabul etse bile iki partinin de tabanı fena halde kaynardı bu durumda.
Böyle bir ittifak zaten oyları eriyen ve İslamcı-muhafazakar oylarını da Yeniden Refah Partisi ile paylaşmak durumunda kalan AKP için, Yeniden Refah'a daha fazla oy kaptırmak demekti.

CHP'de de durum farklı olmayacaktı.
AKP ile ittifaka girmesi, CHP'nin hem kemik oylarında hem de aldığı AntiErdoğanizm oylarında ciddi bir kayba neden olacaktı. Bu da İYİ Parti'nin canlanması, Zafer Partisi'nin yükselişi demekti.
Hatta bu pastadan dilimlere talip olacak yeni bir parti bile doğabilir ve varlık oluşturabilirdi.
Ne AKP ne de CHP buna cesaret edemezdi.
Dahası, Saray iktidarı MHP'nin Meclis desteğini kaybetmeyi de göze alamazdı.
Üstelik Erdoğan MHP'nin yerine değil, MHP'nin yanına yeni anayasa süreci için geçici ortaklar arayışında iken

Peki sonra ne oldu
Önce Özgür Özel Bahçeli'ye, "Suç ortağını bize itme" yanıtını verdi.
Bu çıkış, Bahçeli'nin proaktif siyasi hamlesi karşısında ne hamle yapacağını düşünen Saray'ı MHP'ye itti.

Erdoğan, Bahçeli ve Özgür Özel'in çıkışları sonrasındaki ilk grup toplantısında Cumhur İttifakı'nın önemine ve kararlılığına vurgu yapıyor, "Normalleşmesi gereken muhalefettir" diyordu.
Oysa bu söz normalleşmenin cicim aylarında, henüz durumdan çok fazla rahatsız olmayan Devlet Bahçeli tarafından söylenmişti
Erdoğan, Bahçeli'nin proaktif siyasetine karşılık reaktif siyasetle hamlede bulunmuş, Bahçeli'ye Bahçeli'nin sözleri ile cevap vermiş ve mealen "Rahat ol" demişti

Sizin anlayacağınız Bahçeli mümkün olmayan şeyi, yani AKP'ye CHP ile ittifakı önererek MHP'ye doğru yaklaşan "Ateş"i uzaklaştırdı.
Cumhur İttifakı'nı türbülansa sokarak, AKP ve CHP'yi her ne kadar yerel seçim öncesindeki ölçüde olmasa da kavgaya tutuşturdu. Cumhur İttifakı'nı da kriz öncesi duruma geri taşıdı

"Güncelleme" hep fiyatlara gelecek değil ya.
İşte tam da bu noktada Erdoğan yumuşatma siyasetini güncelledi. Bilmem kaç kişi farkında ama bir süredir normalleşme siyasetini düşük yoğunluklu bir ölçüde CHP'yi de MHP'yi de idare ederek sürdürme stratejisi izliyor Erdoğan. Ama yumuşatmada rotayı MHP'ye kırdığı da bir gerçek!

İktidarın MHP'yi yumuşatma hamlesini nereden mi anlıyoruz
Siyaset satranç gibi siyah ve beyazdır. Her ikisinde de seçimler ve fedalar vardır.
Ankara'da bir süredir tam da böylesine bir siyasi tablo yaşanıyor.
İktidar "Al Sinan Ateş davasını ver Osman Kavala'yı" diyor

Önce Saray'ın duyulmasını istediği şeyleri aktaran Abdulkadir Selvi'nin yazıları ile Osman Kavala meselesinde MHP'nin reaksiyonu ölçüldü. İstenilen sonuç alınamayınca, siyasi ayağına dokunulmayacağı görüşünün ağır bastığı Sinan Ateş davasında karar duruşmasının hemen öncesinde AKP'li Tuğrul Türkeş devreye sokuldu