Köstebek

Bu köşenin okurları için olan biten hiçbir şey yeni değil, beklenmedik değil. Bakın ne yazmışım Eylül'de: "Ve yine aylar önce şöyle dedim: 'İktidarın seçim kazanacak hali yok. Ama CHP'nin seçim kaybedecek bir hali var.' Bugün CHP içinden birileri, CHP seçimi kaybetsin, altılı masa dağılsın diye ciddi bir uğraş içine girmiş gibi görünüyor. Onlar bunu 'ilkesel duruş' adı altında pazarlamaya kalkabilirler. Ancak vatandaşın bakışı pek öyle değil. Pek çok kişi, bunların iktidar ile iş tutmaya çalıştığını, iktidardan nemalanmak üzere içinde bulunduğu muhalefeti yıpratma görevi üstlenen köstebekler olduğunu, bunların özellikle bazı ilişkileri, kimi kaçak bazı işadamlarıyla bağlantıları nedeniyle iktidar tarafından ele geçirildiğini düşünüyor. Peki böyle bir şey mümkün müdür! Olduğunu kanıtlayamam ama mümkün değildir de diyemem" Bu yazım CHP içinde bazılarını öyle sinirlendirdi ki, Kılıçdaroğlu'na benim aleyhime açıklama bile yaptırdılar. En abuk ithamlarla. Üstelik sadece parti içinde değil, muhalif görünümlü medyada da, iktidardan nemalananlar olduğunu yazdım. Bu nedenle bugün olan biten, bu köşenin okurları için hiç de beklenmedik değil. Bu, sadece CHP'nin sorunu değil. Tüm muhalefet partilerinde ve tüm muhalif görünümlü medyada benzer bir durum var. Durum dediğim iktidar köstebekleri. Bunlar bir yandan da parti içi kavgaları körükleyerek, muhalefetin ciddi bir güç kaybına da neden oluyorlar, bir yandan da muhalefetin dağınık bir görüntü vermesini sağlayarak, iktidara destek veriyorlar. Siyasetçilere tavsiyem gazetecilerle aralarında camdan bir duvar oluşturmaları ve gazetecilerle iş tutmamalarıdır. Gazeteciden medet umup, onun aklı ile hareket eden siyasetçinin ne başarılı olduğu görülmüştür ne de siyasi ömrünün uzun olduğu. Bu konuda Mesut Yılmaz hayatta olsa idi anlatacağı çok şey olurdu. Ama Tansu Çiller'in anılarını dinlemek bile öğretici olabilir. Bakara'dan seccadeye YAZARLAR Giriş: 04.04.2023 - 13:04 Güncelleme: 04.04.2023 - 13:04 ABONE OL Dün ramazan pidesi almak için fırında kuyruktayım. Sıra bekleyenlerle sohbet ettik biraz. Yeminle söylüyorum, seccade meselesi kimsenin derdi değil. Depremde gerçekte kaç kaybımız olduğu ile başlayan sohbet yandaki manavda patatesin 27, kuru soğanın 30, kıl biberin 95 TL olması ile devam etti. Torunun üniversitesinin hala kapalı olmasının nasıl bir komplonun parçası olabileceğini anlatan 60'lı yaşlarındaki kadının serzenişi ve 2 pideye 30 TL vermeye isyan eden belediye emeklisinin küfürleri ile son buldu. Bir kişi bile, "seccade" diye başlayan bir cümle kurmadı. Ben de zaten ısrarla, bu seccade meselesinden uzak durdum. Çünkü bilirim ki, bu ülkede hiç kimse, inancı ne olursa olsun, hatta inancı olmasa bile hiç kimse bir seccadeye bilerek basmaz. Pek öyle görünmesem de, ben de muhafazakar bir ailede büyüdüm. Muhafazakar derken siyasal İslamcı, dinci bir ailede değil elbette ama Türkiye'yi Türkiye yapan değerlere sahip, dine, dini değerlere saygılı bir ortamda. Ve biz şunu öğrendik hep. Evde namaz kılan olsun olmasın muhakkak bir seccade bulunur. Seccade evin temiz bir dolabında saklanır. Genelde içine 99'luk bir de tespihkonur. Namaz kılarken kullanılır. Namaz bitince kaldırılır. Bir nedenle namaza ara verilmişse ve devam edilecekse seccadenin ucu kıvrılır, seccade ayak altı bir yere serilmez, namaz bitince ortalıkta bırakılmaz. Eğer ayak altında ise o seccade değil, seccade boyutunda bir halıdır. Seccade kutsal