Cehape iktidarını bitirme kararlılığı

Önce bir tespitimi aktararak başlayayım. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 21 yıllık iktidarı boyunca o kadar çok konuştu, o kadar fazla halka hitap etti ki, artık konuşmaları kimsede beklediği, umduğu etkiyi bırakmıyor. Çünkü artık mesele ile yakından ilgili kişiler dışında söyledikleri duyulmaz oldu. Ben bu durumu biraz otoyol ya da demiryolu kenarında bir evde yaşamaya benzetiyorum. Böyle bir eve misafir olarak gittiğiniz zaman ev sahibine "Bu seste nasıl yaşayabiliyorsunuz" diye sorarsanız. Ama o evde yaşıyorsanız, bir süre sürekli gelen o sesi duymaz olursunuz. Biz de toplum olarak Tayyip Bey'in sesi ile o kadar uzun süredir yaşıyoruz ki, artık o sesi duymaz olduk. Ama tabii biz işimiz gereği o sesi dinlemek ve anlamaya çalışmak zorundayız. Dün de AK Parti lideri ve partisinin 3. kez Cumhurbaşkanı adayı olarak dinledik. Sayın Erdoğan'ı dinleyince şunu gördüm. Bu kez seçimleri kazanacağından çok umutlu ve en sonunda 20 yıllık CHP iktidarına son verecek ve gelip özgürlükçü, hukuk devletini üstün tutan, ekonomide rasyonel ve evrensel kurallara dayalı iktidarını kurabilecek. Şaka yapmıyorum, eğer uzun bir uzay yolculuğundan gelmişseniz ya da 20 yıl süren bir komadan dün uyandıysanız ve hiçbir şeyden habersiz bu konuşmayı dinlediyseniz AK Parti liderinin konuşmasından böyle bir sonuca varırsınız. Türkiye'nin muhtemelen gelmiş geçmiş en iyi siyaset ustası olan Erdoğan'ın 20 yıllık siyasi başarısının altında aslında bu tavır yatıyor. Kendi yaptıklarına ya da kendi yapmadıklarına yabancılaşma. Yaptığı icraatların olumsuz sonuçlarından da, yapmadığı icraların olumsuz sonuçlarından da kendini sorumlu tutmuyor ve bu "sorumsuz olma haline" seçmenlerini inandırabiliyor. Bu aslında müthiş başarılı bir siyasi tutum. Çünkü böylelikle, kendisine geçmişte oy vermiş olanları da rahatlatıyor, onların da olumsuz gelişmelerden dolayı kendilerini sorumlu hissetmelerinin, yaşadıkları sorunların kendi tercihlerinin sonuçları olduğunu düşünmelerinin önüne geçiyor. Seçmen de başarılarda pay sahibi olduğunu düşünürken, giderek sayısı artan başarısızlıklardan kendini sıyırıveriyor. Otoyolları, köprüleri yapmanın bir parçası ama ekonomiyi batırıp milleti fakirleştirmenin ya da soğanı 30, patatesi 25 TL yapanın, doları 3 yılda 3 katı fiyata çıkarmanın sorumlusu olmuyor. Dahası, muhalefetin açıkladığı programa "Yapamazsınız" dedikten ve dedirttikten sonra, bu programı alıp kendi programı gibi kullanmaktan da hiç ama hiç çekinmiyor. 20 yıldır tutan bu formülün, bu seçimde yine tutup tutmayacağını 1 ay sonra göreceğiz. Yaşanan bunca şeye rağmen, hala tutarsa ve yine tutarsa diyecek tek kelimemiz olamaz. Ancak şapka çıkartılır. 20 yıllık cehape iktidarına son verdiği için Buğday ambarı YAZARLAR Giriş: 12.04.2023 - 10:54 Güncelleme: 12.04.2023 - 10:54 ABONE OL Dün Muharrem İnce ve Ümit Özdağ'ın iktidarı eleştirmeyi bir kenara bırakıp, eleştirilerini daha çok muhalefet üzerinde yoğunlaştırdıklarını yazınca önce Muharrem İnce aradı. "Yapmayın Fatih Bey, iktidarı da eleştiriyorum ama iktidarda eleştirdiğimiz şeye dönüşen muhalefeti de eleştirmek hakkımız" diyerek söze girdi. "Siz yazdınız CHP, NEO AK Parti oldu diye. Doğru CHP artık yeni AK Parti'dir. 77 kişiyi nasıl CHP seçmenini önüne koyarlar Yüksel Taşkın'ı nasıl İzmirlinin önüne koyarlar, Çankaya 1. sıraya nasıl kumpas davalarının bakanını koyarlar Buna da ses çıkarmayalım mı" dedi. Ben de "Doğru ama ittifak böyle bir şey. Siz de o ittifakta olsaydınız, siz de o listelerde o isimlerle beraber yer alacaktınız" dedim. "Hayır itiraz ederdim. Kabullenemezdim, Ben Ergenekon, Balyoz kumpaslarında Silivri'de eylem yapıp, gerçekleri haykırıp bundan ötürü yargılanırken o gün beni yargılatanla, kumpas kuranla aynı listede olamazdım" dedi. "Bunlar Kemal Bey'i teslim almışlar. Çok açık görünen bu" dedi ve ekledi. "Beni bencilce davranmakla suçluyorsunuz. Peki soruyorum size ben mi bencilim yoksa beni Cumhurbaşkanı adayı yapın, ben de partinizin oy oranı ne olursa olsun sizi meclise taşıyayım, geçmişiniz ne olursa olsun sizi listeme alayım diyen mi bencilce davranıyor. Bu mu bencilce yoksa benim bunlara karşı aday olmam mı bencilce" dedi ve seçileceğini yineledi. Ben de "Çok düşük ihtimal hatta ihtimal bile değil ama diyelim ki, seçildiniz. Partiniz baraj altı görünüyor ve TBMM'de partisi olmayan, bırakın çoğunluğu azınlığı bile olmayan biri olarak Türkiye'yi nasıl yöneteceksiniz" diye sordum. "Toplumun önceliklerini yasalaştıracağım. Kim buna hayır diyebilir. 'YÖK'ü kaldırıyorum' diyeceğim. 'Rektörleri üniversite senatoları belirleyecek' diyeceğim. Kim buna hayır der. 'Bütçe yapma yetkisini TBMM'ye iade edeceğim' diyeceğim. Kim hayır der. 'Milli gelirin yüzde 5'i kadar Ar Ge kaynağı ayıracağım' diyeceğim. Kim hayır der. Baktım makule hayır diyorlar. Atarım meclisi halkın önüne. Bu belediyelerde oldu aslında. Bağımsız belediye başkanları bunu yaşadılar. Mesela Yalova'da Yakup Koçal başkan oldu. Belediye meclisinde hiç adamı yoktu. 'Yakup nasıl yöneteceksin' dedim o zaman. O da aynen benim bu söylediğimi söyledi" dedi sonra da ekledi, "Zaten güç bende olunca Meclis de bana döner." Güldüm.