Gazze'de yaptığı zalimlikte sınır tanımayan İsrail, her geçen gün destekçilerini kaybediyor. Savaşın ilk günlerinde başta Amerika ve Avrupa olmak üzere çoğu ülke idarecisinden 'tam destek' gören İsrail yöneticileri artık eski günleri arar oldular.
İnsanların İsrail zulmüne tepki göstermesi ülke idarecilerini büyük ölçüde uyandırdı ve en azından kamuoyu önünde İsrail'i destekleyen açıklamalar yapmaktan vazgeçtiler. Elbette esas yapılması gereken zalim İsrail'e maddî desteklere son vermek olmalı. Hal ve gidişe bakılırsa rüzgâr o yöne doğru esiyor ve inşallah neticesi de öyle tecelli eder.
Zalim İsrail karşısında İslâm ülkelerinin idarecilerinin net ve kararlı bir tavır ortaya koyamadığı da çok belli. Konuşmalarla kınama yapılsa da, esas yapılması gerekenler yapılmıyor. Gazze'de açlığın hüküm sürmesi ve çocukların bu sebeple ölmesi kabul edilebilir mi Bir çocuğun açlıktan ölmesine 'siyasî dengeler sebebiyle' seyirci kalınabilir mi
Dünya Müslüman Âlimler Birliği Başkanı Ali Muhyiddin el-Karadaği, İsrail'in Gazze'yi işgal planlarına ve buna karşı İslâm dünyasındaki tepkisizliğe sert sözlerle tepki göstermiş.
Haberlere göre "İşgalci, utanmazca Gazze'yi işgal edeceğini ilân ediyor; ümmet ise hâlâ 'endişeliyiz' sözlerini gevelemekte. Perde arkasında ise Washington'dan yeşil ışığın geldiği söyleniyor" diyen Karadaği, bu saldırı karşısında susanların zulme ortak olduğunu da ifade etmiş.
Müslümanlar büyük ölçüde Gazze konusunda hassas, ancak aynı hassasiyetin Müslüman ülke idarecilerinde olduğunu söylemek kolay değil. İdareciler büyük ölçüde 'dengeler'i dikkate alıyor ve hamasî konuşmalar yapılsa da Gazze'deki zulme engel olunamıyor. Dolayısı ile Gazze'deki zulme karşı sessiz kalmanın; zalime doğrudan ya da dolaylı destek anlamına geldiği açık.