Ülkemizin ciddî sıkıntıları vardır, ama bunlar çaresiz de değildir.
İnsanı şaşırtan, Türkiye'yi idare edenlerin de bu 'çare'leri büyük ölçüde bildikleri halde, uygulama safhasına koymamaları ve milleti çaresizlik içinde bırakmalarıdır. Bunun sebebi, muhtemelen bu 'çare'lerin idarecilerin menfaatleriyle örtüşmemesidir.
Bazılarında şöyle bir kanaat var: Şimdiki idareciler çeyrek asra yaklaşan iktidarlarının ilk dönemlerinde faydalı işler yaptı, ama sonradan şaşırdı ve şaşırttılar. Bu, elbette tartışmaya açık bir kanaattir.
Fakat hadiseye şöyle bakmak icap etmez mi: Perşembe gününün gelişi arşamba gününden bellidir ve belliydi. Demek iki ilk yıllarda da temeller sağlam atılmadı, 'doğru' yollar tercih edilmedi ki netice böyle oldu.
İş başındaki iktidarın ilk yıllarında çeşitli bakanlıklar yapan bir ismin bugün çizdiği tablo özetle şöyle: "2011 sonrası, hele hele 2015 sonrasına baktığımızda Türkiye'de küçük bir menfaat şebekesinin zenginleştiği ama geniş kitlelerin gittikçe fakirleştiği, yoksullaştığı bir döneme girdik.
Bakın bu 200 lira ilk çıktığında üç tane çeyrek altın alabiliyordunuz bununla. Şimdi asgarî ücret 22 bin lira oldu. Bakın bu 22 bin lirayla kuyumcu bugün ancak 2 tane çeyrek altın verir. Bir deste 200 lirayla ancak gidersiniz 2 tane çeyrek altın. Bu 200 lira ilk çıktığında tek bir banknotla 200 lirayla 3 tane alabiliyordunuz. (...) Şu anda enflasyon yüksek ama tasarruf adına tek bir tedbir alınmıyor. (...) Devlet tasarruf etmeden enflasyon düşmez' diyoruz. Hiç kimsenin umuru değil. (Ali Babacan'ın açıklamaları, ankahaber.net, 26 Ekim 2025)

17