Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne üye olması, yıllar önce 'devlet'in verdiği bir karardı. Aksamalar olsa da belli bir noktaya gelindi ve Türkiye 'aday ülke' oldu.
Şu anda Türkiye'yi idare edenler ise bu noktada istikrarlı bir tavır ortaya koyamadı. Bir gün "AB'ye üye olmak için kriterleri, şartları yerine getireceğiz" diye açıklama yapıldıysa, bir başka gün; "Bize ne gerek Kopenhag Kriterleri, biz 'Ankara Kriteri' ile yolumuza devam ederiz" dediler. Ancak bu açıklamaları yapanlar da çok iyi biliyor ki, 'Ankara Kriterleri' ile AB'ye üye olmak mümkün değil. Bu Edirne'ye bilet alıp Kars otobüsüne binmeye benzer. Edirne otobüsüne binen Kars'a ulaşabilir mi Bunun katiyetinde 'Ankara Kriterleri'ye uyarak Avrupa Birliği'ne üye olmak mümkün değil. Bu kesin bilgiye rağmen yine de "AB üyesi olmak için çalışıyoruz" diyenlere ne demeli
Son günlerde yine AB üyelik konusu gündeme geldi ve tartışıldı. Dışişleri Bakanı
Finlandiya'nın başşehri Helsinki'de mevkidaşı Elina Valtonen ile yaptığı görüşmenin ardından düzenlenen ortak basın toplantısında konuşmuş ve şöyle demiş: "AB'nin ülkemizle ilişkilerini artık uzun vadeli, gerçekçi ve stratejik bir bakış açısıyla ele alması gerekmekte. İçinde bulunduğumuz dönemde karşılıklı güveni güçlendirecek ve işbirliğimizi ileriye taşıyacak bir perspektife açıkçası ihtiyacımız var. (...) Bölgesel sahiplenmenin en iyi örneklerinden biri olan AB'nin, Türkiyesiz özellikle yeni konjonktürde eksik olacağını, Türkiye'nin de AB'siz bölgede gerçekten eksik bir ayağının olacağını düşünmekteyiz. Onun için Avrupa Birliği ve Türkiye'nin mevcut entegrasyon sürecini herhangi bir bahaneye dayanmaksızın bir an önce ileri taşıması gerekmekte. Biz hükümet olarak, devlet olarak bu konunun arkasına büyük bir irade koyuyoruz." (aa.com.tr, 5 Kasım 2025)
Peki, AB ile ülkemizin entegrasyonu; 'Kopenhag Kriterleri'ni reddederek ve onun karşısına ne olduğu belli olan 'Ankara Kriterleri' konularak mı sağlanacak

6