'Korku duvarı'nı kim yıkacak

Korku, nihayetinde insanî bir duygudur; ancak korkulmayacak şeylerden de korkar hâle gelindiğinde hayat çekilmez bir hâl alır.

Hukukun ve adaletin hükmetmediği ülkelerde de korku hâkim olur, insanlar 'gölge'lerinden de korkar hâle gelir.

Ne yazık ki ülkemiz büyük ölçüde bu hâle geldi ve insanlar artık korktuklarını ilân etme ihtiyacı hissediyor. Adalet tam olarak tecelli etmiş olsa 'suçsuz' insanlar korkar mıydı Türkiye'yi idare edenler her ne kadar aksini iddia etse de 'korku duvarları' iyice yükselmiş ve dört yanı çepeçevre sarmış durumdadır. Bunun bir göstergesi de insanların kendilerine uzatılan 'açık mikrofon'lara konuşmak istememesi ve 'sokak röportajları'nın dahi engellenmek istenmesidir. En hafif tenkitlerin dahi hukukî takibata tâbi tutulması gazetecileri de iyice tedirgin etmiş durumda.

Senelerce Türkiye'nin 'en çok satan' gazetesinde yazarlık ve yöneticilik yapan bir gazetecinin, katıldığı bir TV programında 'korktuğunu' ilân etmesi; yükselen 'korku duvarları'na başka bir delil sayılmaz mı

NOW TV'de yayınlanan 'alar Saat' programına misafir olan gazeteci-yazar Ertuğrul Özkök, son dönemde yaşananlara işaret ederek meslektaşı Fatih Altaylı'yı "çok iyi anladığını" da belirterek, "Cümlelerimi seçerek konuşuyorum. Buradan alınıp götürülme endişem var her Türk vatandaşı gibi. Fatih Altaylı'yı çok iyi anlıyorum. Ben de artık siyaset yazmakta hevesli değilim" demiş. (15 Aralık 2025)

Tabiî ki 'sade vatandaş'ların endişelenmesi nisbeten anlaşılabilir; ancak gerek medya mensupları ve gerekse siyasetçiler Türkiye'nin hâl ve gidişi hakkında daha fazla söz söyleme hakkına sahiptirler ve öyle de olmalıdır. Korku insanî bir durumudur, ama herkesin korktuğu bir ülkenin 'düzlüğe' çıkması mümkün olmaz. Mutlaka cesur insanlara, cesur siyasetçiler ve cesur 'aydın'lara ihtiyaç vardır. 'Sade vatandaş'lar da hiçbir şey yapamıyorsa, hukuk çerçevesinde kalarak cesur bir dille dertleri gündeme getirenlere sahip çıkmak durumundadır.