İsrafın faturası hepimize
Bazıları görmek istemese de ülkemiz kötü idare edildi ve ortaya ağır bir fatura çıktı. Şimdi bu faturayı en başta dar gelirliler olmak üzere bütün bir millet ödüyor ve ödüyoruz.
Bir arabanız olduğunu düşünün. Kontak anahtarını açtığınızda göstergeler hareket geçer ve meselâ eğer deponuzda yakıt yoksa uyarır. Ya da akünüzde bir problem varsa ışık yanar. Veya emniyet kemerini takmadığınızda sinyal verir. Böyle bir durumda, yani göstergeler değişik ikazlar verirken "Hayır, benim arabamın hiç bir arızası ve eksiği yoktur. Depom dolu, aküm sağlam" diyen kişi çok kısa zamanda yolda kalmaz mı
Türkiye'yi de bir bakıma buna benzetebiliriz. Gerek ekonomik ve gerekse siyasî 'göstergeler' değişik yerlerde arızalar, hatalar ve yanlışlar olduğunu gösterip ikaz ediyor. Fakat ne hikmetse Türkiye'yi idare edenler bu göstergelere, bu ikazlara kulak vermiyor ve "Bizim hiç bir sıkıntımız yok. Dünyanın merkezindeyiz. Hatta dünya bizi kıskanıyor" demeyi tercih ediyorlar.
Keşke öyle olsa, ama hal ve gidiş bu kanaati desteklemiyor ki!
En basitinden, Avrupa ülkelerindeki yıllık enf-lasyon nisbeti neredeyse bizdeki aylık enflasyon nisbeti kadar. Böyle bir durumda nasıl olur da onlar kıskanan ve biz kıskanılan ülke oluruz Geçen gün bir haberde, bir Alman otomobil firmasının şimdiye kadar 200 milyona yakın araba ürettiği yazılıyordu. Şimdi onlar 'iyi' durumda olmuyor da biz daha iyi durumda mı oluyoruz Onlarda bir siyasetçinin adı küçük de olsa bir yolsuzluğa bulaşmış olsa büyük ölçüde siyaseti terk ediyor. Peki ya bizde Daha bir iki gün önce iktidar partisinin bir il kongresinde, "Şöyle şöyle yaparsanız burası ticarethaneye dönmüş gibi olur" anlamına gelen sözler sarf edilmedi mi
Ya da adım başı israf yapılan bir ülkeyi kim kıskanır Devletteki israf on kadar büyük ki, artık 'israf' da 'hayatın bir gerçeği' olarak görülmeye başlandı. Zaten asıl büyük dert budur. Buna bir bakıma celladına aşık olma hali de diyebiliriz.