Gerçeği savunun!
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres, Belçika'daki KU Leuven ve UCLouvain Katolik Üniversitelerinden fahrî doktora ünvanı aldıktan sonra yaptığı konuşmasında, dünyanın dört bir yanındaki üniversite öğrencilerine seslenerek, "Sizi, insan onurunun ön saflarında yer almaya çağırıyorum. Kayıtsızlığı reddedin, umudu seçin. Haksızlıkla yüzleşin, gerçeği savunun" demiş.
Sanal âlemdeki bilgilere göre UCLouvain, Belçika'nın en büyük Fransızca konuşulan üniversitesiymiş. Kim olursa olsun, gençlere "Gerçeği savunun" diyen herkes doğru bir çağrı yapmış olur ve tebriki hak eder. Bu bakımdan "Haksızlıkla yüzleşin, gerçeği savunun" diyen Guterres alkışı hak ediyor.
Gerçeği savunmak hem ülkemizde, hem de bütün dünyada önem kazanmış durumdadır. Gerçeği savunmak aynı zamanda "hakkı, hukuku ve adaleti savunmak" anlamına da gelmez mi Dünya baştan sona adaletsizliklerle karşı karşıya olduğuna göre bu çağrı ayrı bir önem kazanır. Hatta çağrıyı kimin yaptığını bilmeyenler bu mesajın Türkiye için verildiğini bile düşünebilir. Her ne kadar çağrı Belçika'da yapılmış olsa da dolaylı olarak ülkemiz için de geçerlidir. Başta gençler olmak üzere hepimizin 'gerçeği' savunma vazifemiz vardır.
Gerçeği savunanların ekseriyetle olduğu bir ülkede haksızlıklar ve zulümler devam edebilir mi Ne yazık ki yapılan 'algı operasyonları' sebebiyle hakkı, hukuku ve adaleti savunmak neredeyse kınanır hâle geldi. Merhum Mehmed Akif'in "Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem" demesi de bir bakıma "gerçeği savunma" çağrısı değil mi
Mütedeyyin insanların idare ettiği Türkiye'de; hakkın, hukukun ve adaletin bu kadar örselenmesi çok büyük bir yıkım değil mi "Hakkı tutup kaldıran" olmak gerekirken, adaletsizliğe övgüler düzülmesi, ya da "Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın" tavrı feci bir netice değil mi