Eyüp Sultan Camii ve civarı yine huzurlu bir güne şahitlik etti.
Bu tarihî camide Pazar günü öğle namazı Üstad Bediüzzaman Said Nursî için mevlid okutuldu. Zaten hareketli olan Eyüp Sultan Camii ve civarı bu vesile ile bir defa daha doldu taştı.
Eyüp Sultan'da düzenlenen bu mevlid bir ilk olması bakımından da manidardı. Başta Üstad Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri başta olmak üzere vefat etmiş bütün ehl-i iman için bu mevlid okutuldu. Asya Kültür ve Medeniyet Derneği ile Yeni Asya İstanbul'un düzenlediği bu mevlid, muhabbet ve kucaklaşmaya da vesile oldu.
Bilindiği üzere Bediüzzaman Hazretleri yazdığı eserleriyle bir bakıma kendi hayat hikâyesini de anlatmıştır. Eyüp Sultan Camii de Üstad Bediüzzaman'ın hayatında önemli bir yer işgal eder. Hem bu camiin haziresinde kalmış, hem de eserlerinde Eyüp Sultan Kabristanından bahsetmiştir. Tabii ki bu bahis bir 'seyahat notu' değildir. Eyüp Sultan Kabristanından bahsederken ölüm ve kabir hayatından bahsetmiş ve insanları ikaz etmiştir. Risale-i Nur eserleri bu yönüyle de orjinaldir. Dolayısı ile Eyüp Sultan'daki mevlide gelenler mevlid sonrası ekseriyetle kabristanı da ziyaret ettiler ve hem o bahsi hatırladılar, hem de bu kabristanda yatan Bediüzzaman'ın talebelerine dualar ettiler.
Lem'alar adlı eserin "Yirmi Altıncı Lem'a'sında (Onuncu Rica) hadise şöyle anlatılır:
"Bir zaman, esaretten geldikten sonra, İstanbul'da bir iki sene yine gaflet galebe etti. Siyaset havası, nazarımı nefsimden kaldırıp âfâka dağıtmışken, birgün İstanbul'un Eyüp Sultan kabristanının dereye bakan yüksek bir yerinde oturuyordum. İstanbul etrafındaki âfâka baktım. Birden, bakıyorum, benim hususî dünyam vefat ediyor, bazı cihette ruh çekiliyor gibi bir hâlet-i hayaliye bana geldi. Dedim 'Acaba bu kabristan'ın mezar taşlarındaki yazıları mıdır ki, bana böyle hayal veriyor' diye nazarımı çektim. Uzağa değil, o kabristana baktım. Kalbime ihtar edildi ki:
"Bu senin etrafındaki kabristanın, yüz İstanbul, içinde vardır. Çünkü yüz defa İstanbul buraya boşalmış. Bütün İstanbul'un halkını buraya boşaltan bir Hâkim-i Kadîrin hükmünden kurtulup müstesna kalamazsın; sen de gideceksin." Ben kabristandan çıkıp, bu dehşetli hayal ile Sultan Eyüp Camiinin mahfelindeki küçük bir odaya, çok defa girdiğim gibi, bu defa da girdim. Düşündüm ki, ben üç cihette misafirim. Bu menzilcikte misafir olduğum gibi, İstanbul'da da misafirim, dünyada da misafirim. Misafir, yolunu düşünmeli. Nasıl ki bu odadan çıkacağım, birgün de İstanbul'dan da çıkacağım, diğer birgün de dünyadan çıkacağım."