Ne yazık ki dünyayı kurtarmaya çalışırken kendimizi ve ailemizi kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya kaldığımızı göremiyoruz.
İç siyaset bir yana, dünya siyasetine bile kafa yoruyoruz ve başka ülkelerin idarecilere akıl vermeye çalışıyoruz. Tespitlerimiz doğru olsa bile bunun neticeyi değiştirmeye yetmeyeceğini bilmiyor muyuz
Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinin İkinci Dünya Savaşı günlerindeki tavrı bu noktada bize güzel bir misaldir. Özetle, niçin bu savaşı ve boğuşmaları merak etmediğini soranlara karşı her insanın kalp ve mide dairesinden dünya dairesine kadar farklı vazifeleri olabileceğine işaret eder ve şöyle der: "Her bir dairede, her bir insanın bir nevi vazifesi bulunabilir. Fakat en küçük dairede, en büyük ve ehemmiyetli ve dâimî vazife var ve en büyük dairede, en küçük ve muvakkat, ara sıra vazife bulunabilir. Bu kıyas ile, küçüklük ve büyüklük ma'kûsen mütenasib vazifeler bulunabilir." (Dördüncü Mesele, Asâ-yı Musa, s. 31)
Yani 'küçük daire'de büyük vazife, 'büyük Daire'de küçük vazifelerimiz var. Dünya siyaseti büyük daire, kendi aile hayatımız küçük daire. ok az vazifemiz olan dünya siyaseti dairesiyle meşgul olup, çok vazifelerimiz olan 'küçük daire' ile yani aile, çocuk, şahsi hayat dairemizdeki vazifelerimizi ihmal etmek akıllı işi değil.
"Küçük daire" olan aile hayatımızı tehdit edenlerden biri de TV'lerdeki dizilerdir. "Ben izlemiyorum" demek de yetmiyor. ünkü izleyenler var oldukça oradan akan 'kötülük'ler bir şekilde cemiyete, bize ve ailemize de bulaşabilir.
Güya dünyaya ihraç etmekle övündüğümüz, daha doğrusu Türkiye'yi idare edenlerin övündüğü dizilere anlamlı bir itiraz da Rus uzmandan gelmiş. Rus Psikolog Raushan Birmagambetova, "Sürekli dedikodu, saldırganlık, acımasızlık ve aldatma konularını işleyen Türk dizileri insanları yozlaştırıyor" şeklinde konuşmuş. Uzmana göre, bu diziler yalnızca yerel izleyiciyi değil, uluslararası izleyiciyi de olumsuz etkiliyor. (onedio.com, 17 Nisan 2025)