Adnan Kahveci'den bir tespit

Çok önemli olduğu halde, ekseriyetle unutulan bir 'son soru' var: "Merhumu nasıl bilirdiniz" Bu soraya "İyi bilirdik" şeklinde cevap verilenlerin imtihanı kazanma ihtimali çok daha yüksektir.

Sosyal medyada ara sıra paylaşılan bir videoda, tartışmalı bir trafik kazasında vefat eden eski bakanlardan Adnan Kahveci bu soruyu hatırlatıyor ve "Başarının tanımı bence 'Merhumu nasıl bilirdiniz' sorusunda yatıyor" diyor. Gerçekten de öyle değil mi

1990 yılında TRT2'de yayınlanan "Bir Zamanın Birincileri" adlı programda konuşan merhum Adnan Kahveci, eğitim konusuna da dikkat çekmiş ve üniversite imtihanında (Kahveci, 1966'da İstanbul Ü, Fen Fakültesini birincilikle kazanmış) Türkiye birincisi olmasını şöyle anlatmış:

"Babam İstanbul'da hastanede yatıyordu. 1,5 ay İstanbul'da hastanede yattıktan sonra beraber trenle İstanbul'dan Samsun'a döndük. İstasyondan eve doğru babamla birlikte yürüyorduk. Eve yaklaşırken bir de baktık ki kapıda 5-6 kişi birikmiş. Benim içimden sanki büyük bir şey koptu. Çünkü babam memurdu ve bakkallara iki üç aylık birikmiş borcu vardı. 'Eyvah, alacaklılar kapıya yığıldı, şimdi ne yapacağız' dedim. Yani hayatımın en zor anıydı sanki.

"Biraz yaklaşınca onlar da bize doğru geldi. Baktım, tanıdık yüzler değil, bakkala benzemiyorlar. Dediler ki 'Siz Adnan Kahveci misiniz' Evet dedim. Onlar, 'Siz üniversiteler arası seçme sınavında birinci oldunuz' dediler. Tabii birden bire o büyük mutsuzluk, çok değişik bir ruh haline çevrildi ve hiç unutamadığım bir anı oldu.

"Türkiye'de bütün ailelerin dünyanın başka yerlerinde olmayan bir özellikleri var, çocukları için çok büyük fedakârlık yapıyorlar. Ben bunu ne Japonya'da, ne Almanya'da ne de İngiltere'de görmedim. Türk ailesi kadar çocuklarının başarısı için fedakârlık eden başka bir aile yok. Benim ailemin bir özelliği vardı, bana hiç bir zaman 'Oğlum niye (ders) çalışmıyorsun demediler. Ben de aynı şekilde çocuklarıma davranıyorum. Yani bir çocuğun üstünde kesinlikle baskı kurmamak gerekir. (Soru: Her halde sınıfta kalsaydınız size de 'çalış' derlerdi.) Şuna razı olmamız lazım: Ben de şu anda bir babayım. 'Çocuğum hiç bir şey olamayacak, bir baltaya sap olamayacak' diye üzülmemek lazım. Belki benim çocuğum da bir kamyon şoförü olacak veya liseyi zor bitirecek. Ben hiç bir zaman üzülmüyorum. Çocuk, kendisinde kapasite varsa mutlaka başarılı olur. Yani, illa hepimizin üniversite okuması ya da doktora yapması gerekmez. Başarının tanımı da gerçekten 'Merhumu nasıl bilirdiniz' sorusunun cevabında yatar. Bence bir insanın başarılı olup olmadığı o insan ölene kadar belli olmuyor. Arkadan, arkada bıraktığı eserler gerçekten topluma bir tortu bıraktıysa ve toplum ondan yararlanabildiyse o insan 'başarılıdır' denilebilir. Ve ister beğenelim ister beğenmeyelim hiç bir toplumda başarılı insanlar sağlıklarında objektif olarak ölçülememiştir. Hepsi gittikten (öldükten) sonra ölçülebilmişlerdir. Onun için başarının tanımı bence 'Merhumu nasıl bilirdiniz' sorusunda yatıyor. (TRT2'de "Bir Zamanın Birincileri" adlı program ilgili dizinin son programı Teknik Yönetmen: Veli Tepe, Hazırlayanlar: Puna Endem, Hüseyin Kaya, TRT İstanbul Televizyonu, 1990, https:www.youtube.comwatchvSY1C4GLO5aU)