İsrail'in Katar'ın başkenti Doha'da Hamas heyetini hedef alan saldırısı, sadece bir terör eylemi değil, aynı zamanda uluslararası hukukun hiçe sayılmasıdır. Bir ülkenin başkentinde, barış için bir araya gelmiş bir heyeti bombalamak, diplomasiye ve müzakereye yönelik açık bir suikast.
Düşünün; Katar, ABD'nin en büyük askeri üssüne ev sahipliği yapıyor. Milyarlarca dolarlık anlaşmalar imzalamış, Trump'a lüks bir Boeing 747 hediye etmiş... Ama buna rağmen kendi toprakları İsrail tarafından vuruluyor. Washington'dan gelen tek açıklama ise "Başkan bu olaydan ötürü kendini çok kötü hissediyor." Böylesi trajikomik bir diplomasi örneği herhalde tarihe geçecek.
ABD'nin rolü burada göz ardı edilemez. İsrail medyası saldırının Amerikan koordinasyonunda yapıldığını söylüyor. Beyaz Saray ise önce sorumluluğu üstleniyor, ardından "bir daha olmayacak" garantisi veriyor. Peki soruyoruz: ABD'nin güvenlik şemsiyesi altında bile Katar kendi başkentini koruyamıyorsa, hangi ülke Washington'un garantilerine güvenebilir
Bu güvensizlik, bölge ülkeleri açısından artık bir milat olmalıdır. On yıllardır "ABD'nin koruması" adı altında dayatılan güvenlik şemsiyesinin aslında ne kadar kırılgan ne kadar riskli olduğu Doha'daki saldırıyla bir kez daha ortaya çıkmıştır. Washington'un verdiği garantilerin kâğıt üzerinde kaldığı, müttefiklerinin dahi kendi topraklarında güvenlikten yoksun bırakıldığı bir tablo, Ortadoğu devletlerine önemli bir ders vermelidir. Bu noktada, bölge ülkeleri hem kendi güvenlik mimarilerini inşa etmeli hem de mevcut müttefiklerini yeniden gözden geçirmelidir.
Türkiye'nin bu çerçevede taşıdığı önem artık daha net anlaşılmalıdır. Çünkü nasıl oluyor da 1700 kilometre öteden kalkan savaş uçakları, hiçbir radara yakalanmadan Doha'nın en güvenli bölgesini bombalayabiliyor Bu sorunun cevabı, sadece İsrail'in saldırganlığında değil, aynı zamanda ABD'nin bölgeyi koruma kapasitesinin bir illüzyondan ibaret olduğunda gizlidir. Bölgenin gerçek ve güvenilir müttefiklere ihtiyacı vardır.
İsrail'in hedefi açıktır: Hamas'ın sert müzakerecilerini ortadan kaldırarak masayı istediği gibi dizayn etmek. Bu, yıllardır uyguladığı stratejinin bir parçası. Masayı dağıt, yeniden kur, kendi istediğin isimlerle barış adı altında teslimiyet dayat.
Doha'daki saldırının hedefi, Hamas'ın özellikle İsrail'e göre sert tutumlu müzakerecileriydi. İsrail, masadaki en katı isimleri saf dışı bırakarak süreci daha esnek ve kendi çıkarlarına uygun aktörlerle devam ettirmeyi amaçladı. Bu, klasik "müzakere mühendisliği."