Yapım tarihi tam olarak bilinmeyen, ancak 10.-11. yüzyıllara tarihlendirilen cami olarak kullanılmadan önce Azize Teodosia Kilisesi olarak anılan Gül Camii kaynaklara göre, İstanbul'un nadide semtlerinden Kadıköy (Khalkedon)'ün kurucusu Azize Euphemia adına yapılmış olduğu düşünülüyor.
İstanbul'un tarih kokan sokaklarında saklı kalmış bir hazineyi keşfetmeye hazır mısınız Balat-Fener bölgesi, hem İstanbul'un fethi öncesinde hem de sonrasında pek çok önemli olaya ve yapıya ev sahipliği yapmış bir semt. Burada birçok tarihi yapı ve hikâye bulunuyor. Biz de bugün, tesadüfen karşımıza çıkan ve araştırdıkça ilginç detaylarını keşfettiğimiz Gül Camii'ni sizlerle paylaşıyoruz. İşte bu gizemli yapının hikâyesi…
KİLİSEDEN CAMİYE DÖNÜŞEN TARİHİ YAPI
Yapım tarihi tam olarak bilinmeyen, ancak genel görüşe göre 10.-11. yüzyıllara tarihlendirilen bu dini yapı, "Gül" ismini almadan ve cami olarak kullanılmadan önce Azize Teodosia Kilisesi olarak anılıyordu. Kaynaklara göre, İstanbul'un nadide semtlerinden Kadıköy (Khalkedon)'ün kurucusu Azize Euphemia adına yapılmış ve ona sunulmuş olduğu düşünülüyor. Dönemin imparatoru I. Basileios, burada var olan eski bir kilise yapısını yeniden inşa ettirerek bu yapıyı meydana getirmiş. Hatta imparator, ailesinden ölenleri buraya defnettirmiş.
AZİZE TEODOSİA: BİZANS'IN DİN ŞEHİDİ
6. ve 7. yüzyıllarda Bizans İmparatorluğu'nda dini ikon ve tasvir kültürü hızla yaygınlaşmıştı. 726 yılında tahta çıkan İmparator III. Leon, bu durumu değiştirmek için "ikonoklazm" (ikon kırıcılık) dönemini başlattı. Tanrı ve İsa tasvirleri yok edilmeye başlandı. Tam da bu dönemde, imparatorun emriyle Büyük Saray'ın girişindeki İsa ikonasını indirmek için gelen askerlere, Teodosia adında bir kadın engel olmaya çalıştı. Ancak keçiboynuzu ile vurularak öldürüldü. Bu olaydan sonra Teodosia, "azize" ilan edildi ve "din şehidi" olarak anılmaya başlandı. Cesedi, bugünkü Gül Camii'ne defnedildi. Bizans döneminde, hacılar ve seyyahlar burayı ziyaret ederek şifa bulurlardı.