Yaklaşan kasırga ve Türkiye çıpası

Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Meclis grup konuşmaları siyaseten her zaman güçlüdür ama haberciler açısından çok bereketli olduğunu da söyleyelim. Zira Erdoğan'ın hemen her konuşması siyasetin gündemini belirler. Verdiği manşetler, ele aldığı konuların çeşitliliği, muhalefeti eleştirirken yaptığı iğnelemeler, getirdiği tarihi örnekler ve kullandığı kavram setleri hafta boyunca o konuların hangi konuların nasıl tartışılacağını belirlemiş olur.

Erdoğan gibi siyaset ve hitabet ustası ikinci bir parti genel başkanı da olmadığına göre CHP lideri ya da muhalifler sesini ne kadar yükseltirse yükseltsin işitecek kulak bulmaları zor görünüyor.

İŞDÜNYASI VE VATANDAŞ MÜSTERİH OLSUN

Erdoğan'ın dünkü konuşması bir gün önce AK Parti il başkanları toplantısında yaptığı konuşmanın devamı gibiydi. Öne çıkan başlık değişen dünya düzeni ve ekonomi oldu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan dünyadaki büyük dönüşümü doğru okuyan ender liderlerden biri. Milletvekillerine yaptığı konuşmada da Soğuk Savaş sonrası kurulu düzenin çatırdadığını, devletlerin kendi toplumlarını ve ekonomilerini güçlendirmek için yeni arayışlara girdiğini, son olarak ABD merkezli gümrük tarifeleri marifetiyle oluşan dalgalanmanın küresel çapta bir kasırgayı tetiklediğini haber verdi Cumhurbaşkanı.

Sonra da Türkiye'nin yüreğine su serpti:

"Tarihi olduğu kadar sancılı da olan bu süreci en iyi okuyan, en iyi yöneten, sahada ve masada en güçlü konumda bulunan ülkelerden biri Türkiye'dir. Ticaret, üretim ve ihracat tarafında menfi durum beklemiyoruz. Düşük tarife uygulanan ülkelerden olduğumuz için bu dönemi daha kolay atlatacağız. İş dünyamız müsterih olsun, vatandaşımız gönlünü ferah tutsun".

ERDOĞAN ÖNGÖRDÜ, GEREĞİNİ YAPTI

Erdoğan liderliğindeki Türkiye'nin kendi içine yönelik politikaları da yakın çevresinden başlayarak geliştirdiği dış politikası da rasyonel bir zemine oturan ilkeli, tutarlı ve yapıcı politikalar. Sadece sorunu tespit etmekle kalmıyor, çözüm önerilerini ve yol haritasını da paylaşıyor ve gereğini yapıyor.

Mevcut BM düzeninin yanlış hiyerarşisini de işlevsizliğini de "Dünya 5'ten büyüktür" diyerek aşmayı önerdi mesela Erdoğan. Ortadoğu'da yaşanan sorunların temelinde "İsrail sorunu" olduğunu her platformda dile getirdi aynı şekilde. İsrail sorununun 1968 sınırlarında bağımsız ve egemen bir Filistin devletinin kurulmasıyla aşılacağını gösterdi.

Devletler eliyle üretilip beslenen terörün kurutulması için devletlerin sinsi düşmanlıklardan vazgeçmesini; işgal edilen, sömürülen, insanı huzursuz edilen ülkelerin Batıya "istenmeyen göç" olarak fatura edileceğini; ırkçı, ayrımcı politikaların bir bumerang gibi yine o devletleri vuracağını söyledi Cumhurbaşkanı. Dediği de oldu. Bugün Batının en fazla bunaldığı konuların başında geliyor bunlar.

TÜRKİYE YENİ DÖNEMİN KURUCULARINDAN BİRİ

Türkiye ise bu süreçleri ilkesel bir tutumla rasyonel bir zeminde hasarsız atlatmayı başarıyor. Bu süreci dün şöyle özetledi Erdoğan:

"Geçmişte farklı sebeplerle minder dışına itilen ülkemiz yeni dönemin kurucu aktörlerinden biri haline geldi. Sözünün ağırlığı olan, dikkatle takip edilen ülke olarak her platformda Türkiye ismi daha sık ifade ediliyor. Türkiyesiz denklemin yaşama şansının olmadığı kabulleniliyor. Türkiye 23 yıldır temelini tuğla tuğla ördüğü güçlü altyapısı ile yeni döneme damgasını vurmakta. Ülkemizdeki muhalefet hala eski Türkiye'de yaşadıklarını sanıyor. Onlar hala Türkiye'nin icazetle iş gördüğünü zannediyor. Türkiye icazet alan değil icazeti aranan ülke konumuna gelmiştir. Türkiye büyük güçlerin oyunlarında rol verilen figüran değil senaryosunu kendi yazdığı oyun kurucu olmuştur. Türkiye muktedir bir ülkedir."