Ukrayna'yı Çin için mi harcadılar

Sıcak gündem dolayısıyla Ukrayna, Avrupa ve Gazze'yi daha çok konuşuyoruz ama ikinci kez ve güçlü şekilde ABD Başkanı seçilen Trump'ın dış politikada asıl hedefinin Çin olduğu kimse için sır değil. İlk başkanlık döneminde Çin'i "stratejik rakip" olarak tanımlamıştı zaten. Kampanya döneminde de bunu defalarca söyledi Trump. Çin'den yapılan ithalata yüzde 60 oranında gümrük vergisi koymayı vaat etti. İhracatla yoğun bir ekonomiye sahip olan Çin'i tökezletmek istedi.

ÇİN VE ABD RESTLEŞİYOR!

Koltuğa oturur oturmaz Panama Kanalı, Kanada, Grönland, Gazze'ye el koymak, Ukrayna'nın nadir elementlerine çökmek gibi başka sürprizleri olsa da Çin'i unutmuş değil. Çin karşıtlığıyla bilinen Marco Rubio ve Mike Waltz'a kabinesinde yer veren Trump geçen ay getirdiği yüzde 10 gümrük vergisini 4 Mart itibariyle yüzde 20'ye çıkardı. Zaten gergin bir bekleyişte olan Çin tarafı da dün itibariyle sesini yükseltti.

Çin Dışişleri'nde gelen tepki ABD'nin derdinin üzüm yemek değil bağcı dövmek olduğu yönündeydi. Pusuya yatarak, çatışmalı alanlardan kaçarak büyüyen ve küresel manada nüfuzunu artıran Çin ilk kez meydan okudu: "Eğer ABD'nin istediği şey savaşsa, ister gümrük vergisi savaşı, ister ticaret savaşı, isterse başka bir savaş türü olsun, sonuna kadar savaşmaya hazırız!"

Cevap gecikmedi. ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth, Çinli yetkililerin ABD ile "her türlü savaşa hazır olduğu" açıklamalarına karşı "ABD'nin de "hazırlıklı" olduğunu söyledi! "Çok farklı ideolojilere sahip güçlü, yükselen ülkelerin olduğu tehlikeli bir dünyada yaşıyoruz" diye de ekledi.

ABD İÇİN ÇİN "STRATEJİK RAKİP"

ABD-Çin rekabeti mevcut dünya sisteminin iflas ettiği, kurallara, kurumlara bağlılığın bittiği, güçlü olanın zayıf olanı ezmekte beis görmediği bir kara düzenin eşiğinde sertleşiyor. Bu da gelmekte olana dair endişeleri artırdığı gibi olmakta olana da şüpheyle bakmayı gerektiriyor.

Malum ABD-Çin rekabetinin omurgasında savunma, teknoloji ve yapay zeka var. Trump'ın ilk döneminde patlak veren Huawei krizi, geçenlerde ateşlenen Çin merkezli DeepSeek krizi dumanın nereden tüttüğünün ispatı.

NADİR ELEMENT KAVGASI

Gelelim nirengi noktasına. Artık herkesçe malum, bu sektörler için gerekli olan hammadde adı üstünde "nadir" toprak elementleri.

Sanayi devrimiyle beraber önce kömür sonra petrol sahalarını elde etmek için gizli anlaşmalar yapan, savaş çıkaran, haritaları değiştiren emperyalist devletler şimdi de yeni dönemin en temel hammaddesi için hararet yükseltmekte.

İstatistiki olarak dünya üzerindeki stratejik minerallerin ve nadir toprak elementi rezervinin yüzde 37'sinin Çin'de olduğu söyleniyor. Ardında Brezilya ve Vietnam var. Ukrayna ise yüzde 5'lik rezervle beşinci sırada sayılıyor ama AB'nin "kritik hammadde" diye tanımladığı uranyum, lityum, titanyum, lantan gibi 30 maddenin 21'ini barındırıyor.

UKRAYNA'NIN ALTINI OYACAKLAR!

Forbes Ukraine dergisi Ukrayna'nın stratejik element yataklarının yüzde 70'nin Donestk, Luhansk bölgelerinde bulunduğunu ve büyük oranda Rus işgali altında olduğunu yazdı. Rusya'nın Ukrayna'yı işgalinde bu rezervlere ulaşma amacından bahseden uzmanlar da var.

Ama Putin ABD ile Ukrayna arasında nadir toprak elementlerine dair anlaşmaya dair sorulan bir soruyu "bizi ilgilendirmiyor" diye cevaplamıştı. Devamında da Rusya'nın element rezervi bakımından lider ülkelerden biri olduğunu söylemiş ve bu konuda ABD ile beraber çalışmaya hazır olduklarını ilan etmişti.