PKK'nın teröristan hazırlığı ve Türkiye

Terör örgütlerinin bağlı olduğu hiçbir hukuki, insani, dini değer yoktur ama kullandığı tek yöntem vardır. İnsan öldürerek siyasi sonuç almaya çalışırlar.

PKK da bunu yaptı yıllarca. Hala deniyor.

Türkiye'nin yürüttüğü kararlı ve başarılı terörle mücadele neticesinde yurt içinde sıfırlandılar. Soyları tükendi. İnsan devşiremiyor, Kürtlerin çocuklarını eskisi gibi dağa kaldıramıyorlar artık.

"Başlarım sizin Kürdistan davanıza" deyip HDP'nin kapısını camını indirerek bina önünde oturma eylemi başlatan Hacire Ana'nın ardından yüzlerce yürekli anne PKK'ya kök söktürmeye devam ediyor.

PKK'nın siyasi propaganda aracı da yaşayan ölüden farksız çoktandır. HDP'nin kanlı sicilinden kurtulmak için giyip çıkardıkları kaçıncı kamuflajın ardından DEM adını taşıyorlar bugün. Onu da CHP dışında ciddiye alan yok. Sahada hele, hiç yok. Eylem çağrıları karşılıksız kalıyor, cılız katılımla örgüt mikrofonlarına basın açıklaması yapıp dağılıyorlar.

Lakin sınır ötesinde başka bir durum var.

Suriye iç savaşından faydalanarak, ABD eliyle, DEAŞ bahanesiyle semirtilen YPG İsrail'i arkalama siyasetinin de bir uzantısı olarak bir şekilde tutunduruldu bölgeye.

PKK'nın Suriye kolu olduğu apaçıkken basit numaralarla adını değiştirdiler önce. "Demokratik" gibi meşru bir kavramını ekleyerek "Suriye Demokratik Güçleri"ne çevirdiler PKK'nın yereldeki adını!

Oysa ne meşru güçtür PKK, ne demokratik. Nitekim kantonlaşan PKK'nın şerrinden kaçan Yezidiler, Araplar ve Kürtler Türkiye'ye sığındı 2013 sonrasında. Bir kısmı hala burada mukimdir.

Sergilenen tiyatro, siyasi sonuca varmanın başlangıç merhaleleriydi elbette. PKK'yı kendisi de terör örgütü kabul ettiği için bu perdelemeye ihtiyacı vardı Washington'un.

Perdeledi ve PKK'ya silah verdi, her alanda arka çıktı. Türkiye'nin tüm uyarılarına, somut belgelerle PKKSDG ispatlarına rağmen DEAŞ canavarına sığınarak "SDG bizim DEAŞ'a karşı kullandığımız taktik ortağımız" tezinde ısrar etti. İkna edemedik, bir türlü vazgeçiremedik "stratejik" ortağımızı!

Zaten eş zamanlı olarak Türkiye, ABD merkezli büyük saldırılara uğradı. FETÖ, PKK, DEAŞ ve DHKPC aynı anda aktif hale getirildi.

FETÖ ajan örgütünün MİT'i ele geçirme hamlesinin ardından yaşanan olayların hiçbiri, birilerinin dediği gibi doğal, kendiliğinden, demokratik falan değildi. Uludere faciası, Gezi kalkışması, 17-25 Aralık emniyet-yargı darbesi, HDP'nin kurulması, 6-8 Ekim Kobani kalkışması, hendek terörü, HDP'nin hendek başında özerklik ilanı, 15 Temmuz işgal girişimi, "ekonominizi mahvedeceğim" tehdidi...

Bu saldırıların her birinden Türkiye, Erdoğan'ın liderliği sayesinde kurtuldu. Kurtulamamış olsaydı eğer Suriye'deki kantonlara Türkiye kantonları da eklenecekti.

İsrail'in "arzı mevud" hedefine armağan edilecek "Kürdistan uydusu" puzzle'daki yerini çoktan belirginleştirmiş olacaktı.

Tam da burada Erdoğan'ın "Hamas Türkiye'nin iler hat savunmasını yapıyor" tespitini hatırlamakta fayda var.

ABD'nin planlarını fena bozdu Türkiye. PKK'yı sildi attı, içinden de sınırlarından da.