19 Ocak'ta yürürlüğe giren ateşkesi 18 Mart sabahı bozduğundan bu yana yine ve durmaksızın masumları öldürüyor Netanyahu hükümeti. Naylon çadırları bombalıyor, insanları diri diri yakıyor. Acının öfkenin isyanın tarifi yok.
Çocuklarının gül kokularına meftun Gazzeli bir annenin aynı anda şehit düşmüş dokuz küçük çocuğunun yanıp ufalmış cesetlerine sarılmak zorunda bırakılmasının bu dünyada bir tesellisi olamaz. Bunun hesabı bu dünyada nasıl görülür, hangi terazi tartar bu suçu ve acıyı, bilmiyorum.
Kalplerimiz kırık, öfkeli, göğsümüz sıkışıyor. Olup biten bunca şeyden sonra dünya nasıl dönüyor, güneş doğuyor, hayat sürüyor Kuran-ı Kerim'de sıkça uyarılan insanoğlu büsbütün ziyanda, belli ama nasıl oluyor da hala yerin dibine geçmiyor İnsan gerçekten anlamakta zorlanıyor.
Bir yandan sözün hükmü yok, ne söylesen faydasız. Öte yandan susamazsın, gönül razı değil. İsrail'i ellerinle durduramamanın ıstırabı ve suçluluk duygusu aslında boynumuza asılan.
Sadece son iki ayda bile 4 bin kişiyi öldürdü İsrail! Daha önceki gün okul bahçesine kurulu çadırlarda kalan en az 33 kişiyi katletti İsrail ordusu. Alevler içinde düşe kalka yürüyen kız çocuğunun o güzelim silueti kaç gündür gözlerimizin önünde dolaşmakta. Kaldık öylece, o anın içinde...
BATI İSRAİL'İN SUÇ ORTAĞI
Gazze ile imtihanda bütün insanlık. Kurulu dünya düzeni zaten bitikti. İsrail'i durdurmayıp Netanyahu'nun sırtını sıvazlayarak suça iştirak ettiler bütün Batılılar. Üzerine sistem kurdukları, kurumlarla kurullarla bezedikleri ilkelere, insan haklarına bakışta ne kadar ikiyüzlü olduklarını kendilerine bile aşikar ettiler.
Bugünlerde İsrail'e ufaktan posta koyuyor olmaları gerçeği değiştirmiyor.
Lakin her şeye rağmen -amaç İsrail'i durdurmak olduğu için- Batıdaki değişimin kıymetli olduğu da açık.
Netanyahu hiç olmadığı kadar yalnız bugünlerde. Trump ile İsrail ilişkisi gittikçe geriliyor. Beyaz Saray'da kameralar önünde yaşanan o şahane "makul ol" repliğinden bu yana ABD istikrarlı biçimde "o kadar da değil" diyor Netanyahu'ya.
"ONE MİNUTE" DİYENLER
Ortadoğu'ya gelip İsrail'e uğramadı Trump. Başkan Yardımcısı J.D. Vance ve Savunma Bakanı Hegseth Tel Aviv'e gideceklerdi, göndermedi. Bol sıfırlı çekler karşılığında da olsa Riyad ile anlaştı ama "ille de Abraham Anlaşmalarını imzalayın, İsrail'le normalleşin" diye tutturmadı. Hamas ile konuşması Amerika'nın, Husilerle ile anlaşması, İran ile diyalog zemini araması İsrail'in hoşuna gitmeyen şeyler.
Buna Suriye yaptırımlarının kaldırılmasını, uluslararası meşruiyet ve ekonomik açılım açısından önemli bir eşik olan Trump-Şara görüşmesini de ekleyin. Hayal ettiği Suriye bu değil tabii Siyonistlerin. Suriye'nin güçlenmesini, bir ve bütün kalmasını, siyasi hukuki ve ekonomik istikrara kavuşmasını asla istemez İsrail. Ama ABD şu an -en azından şimdilik ve görünen gelecekte- buna destek veriyor.
ANKARA'NIN TELKİNLERİ
ABD'nin Ankara'nın telkinleriyle aldığı inisiyatif domino taşlarında bariz bir hareketliliğe yol açtı. Daha düne kadar İsrail'e koşulsuz destek sunanlar İsrail'i durdurma, cezalandırma ve sınır çizme emareleri gösteriyor.