Ne Gazze susar, ne Türkiye'de sorumlu medya!

Dün sabah Gazze'de, Han Yunus'taki Nasser Hastanesinin bahçesine kurdukları derme çatma bir çadırda görevlerini yapan gazetecileri vurdu İsrail. Gazeteci Hilmi El-Fakavi oracıkta şehit oldu, dokuz gazeteci yaralandı.

Bu iki cümle evet acı bir olayı özetliyor ama gerçeği, hele de hakikati ifade etmeye gücü asla yetmiyor. O yüzden Gazze'ye dair ne yazsak, ne anlatsak az ve cılız kalıyor. O yüzden yazıp yazıp siliyoruz, anlatıp anlatıp susuyoruz. Sözlerimiz hiçbir yere varmıyor çünkü. Hiçbir şeyi değiştirmiyor. İsrail'i durdurmuyor. Gazzeli çocukları yaşatmıyor. O yüzden haberciler olarak bıçak sırtında bir ikilemdeyiz sürekli. Gazze'den haber versek de kanıyor içimiz, hiçbir şeyi değiştirmiyor diye vermesek de kanıyor. O bıçak içimize sokuluyor çünkü.

Biliyoruz, -size göstermediklerimiz de dahil- görüyoruz, içimiz kanıyor, anlatıyoruz, bakıyoruz dünya ayağa kalkmış... Ama sonra bir şey olmuyor.

Birkaç demeç, birkaç açıklama, kınama, biraz protesto, meydanlarda salonlarda, birkaç etkisiz BM kararı. Sonra İsrail yine aynı... Amerika aynı.

İnsanın içine çörekleniyor acı, öfke ve çaresizlik... Dişlerin kenetli, kalbin kırık, yaşıyorsun öylece. Sonra yine bağıra bağıra ağlamak istediğin bir başka katliam... Gözlerinin önünde. Canlı yayında. Çocuklar kadınlar siviller gazeteciler... Yine, tek başına kalmışsın gibi bir his. Eziyor seni.

O yüzden durmadan duraksamadan yazmak söylemek, gerçeği anlatmak ve İsrail'i durdurmaya çalışmak gerekiyor. Bu aynı zamanda tek tek hepimizin imtihanı çünkü. Orada vücudu parçalanan çocuğun vebali var üzerimizde. Evladının kanlı kefenini öpüp koklayan annenin bize bir bakışı var. Diri diri yakılan gazeteci kardeşimizin yarım kalan cümlesini tamamlama görevi var. Susamayız o yüzden.

Orada o şartlarda bize Gazze'yi, Gazzelilerin izzetini ama en çok da İsrail'in ne olduğunu anlatan, canı pahasına bunu belgeleyen gazeteciler susmaz iken bizim susma, yılma gibi bir seçeneğimiz olamaz.

Dün şafak sökerken Han Yunus'ta gazetecilerin çalışma ofisi gibi kullandığı çadırı rastgele bombalamadı o yüzden İsrail. Gazze'yi susturmak, dünyayı yıldırmak için bombaladı.

Çıkan yangında Hilmi El-Fakavi bilgisayarında çalışırken, sandalyesine oturmuş şekilde diri diri yanarak can verdi. Diğer şehidin adı Yusuf... Yaralı gazetecilerin isimleri Ahmed, Hasan, Muhammed, Abdullah, Ihab, Mahmut, Ahmet ve Ali. Soy isimlerini özellikle yazmadım, aramıza çok da gerekli olmayan bir uzaklık koymasın diye.

Böyle böyle İsrail 7 Ekim 2023'ten bu yana, 18 ayda tam 210 gazeteciyi öldürdü.

Biliyor muydunuz Avrupa'yı, Asya'yı, Rusya'yı kapsayan çok geniş bir coğrafyada 6 yıl süren ve 60 milyon insanın hayatına mal olan ikinci dünya savaşında ölen gazeteci sayısı 69 idi!

Sırf bu gerçek bile İsrail'in gazetecileri hedef seçtiğinin apaçık bir göstergesi. Oysa BM metinleri dahil tüm uluslararası sözleşmelere göre savaş bölgelerinde canlarını tehlikeye atarak görev yapan gazeteciler dokunulmazdır. Amma velakin katil Netenyahu, ikiyüzlü tutumuyla her gün biraz daha çürümekte olan Batı'nın açık desteğiyle Gazzeli gazetecileri öldürmeyi kendinde hak görüyor. Sonra Avrupa'nın göbeğinde, ABD'nin başkentinde kırmızı halılarla karşılanıyor!