İsrail, Gazzeli gazetecileri hedef seçerek katlediyor.
7 Ekim 2024'den beri ağır abluka altında tuttuğu Gazze'ye insani ve tıbbi yardım girmesini engellediği gibi gazeteci girmesini de engelliyor.
Ödü kopuyor çünkü gerçeğin görülmesinden.
Tam da bu nedenle Gazze'de öldürdüğü gazeteci sayısı 238 oldu dün. Şifa Hastanesi yakınındaki basın çadırına saldırdı katiller ordusu. Al Jazeera muhabiri Enes el-Şerif'in de aralarında olduğu beş meslektaşımız şehit oldu bu saldırıda.
2. DÜNYA SAVAŞINDA 69, GAZZE'DE 238 GAZETECİ
Düşünün. Çok geniş bir coğrafyada 6 yıl süren, 60 milyon insanın hayatına mal olan 2. Dünya Savaşında ölen gazeteci sayısı 69 iken avuç içi kadar Gazze'de 23 ayda 238 gazeteciyi katletti İsrail.
Bunu ancak hedef seçerek yapabilirdi; öyle yapıyor!
Gazzeli gazeteciler kendilerinin ve ailelerinin hedef alındığının haberini yaptılar defalarca. Al Jazeera'nın Gazze şefi Wael Al Dahdouh mesela. Eşini, kızını, torununu ve oğlunu öldürerek Al Dahdouh'u susturacağını sanmıştı Netanyahu.
TEHDİT EDİP HEDEF ALARAK ÖLDÜRÜYORLAR
Gazze'nin mübarek toprağına düşen son gazetecilerden olan Enes el-Şerif de hedefti.
AA'ya verdiği röportajda hedef alındığını söylemiş, Press For Palestine-Filistin İçin Gazeteci Dayanışması'nın çıkardığı Gazzete'de ise "istihbarat görevlilerinden Al Jazeera için haber yapmayı bırakması yönünde doğrudan tehdit aldığını" yazmıştı Enes.
Netanyahu'nun Gazze'yi işgal planı medyanın öncelikli gündemi. Ekranlar bu kritik cüretin, aylardır süren vahşetin sonuçlarıyla olasılıklarıyla dolu.
Kanlı planlardan daha büyük, çok daha sarsıcı bir ses ve inanç var oysa burada. Enes'in vasiyeti var. Her satırında, her kelimesinde Gazzelilerin yenilmezliğinin sırrı var...
ŞEHİT ENES EL-ŞERİF: FİLİSTİN'İ SİZE EMANET EDİYORUM"
Enes el-Şerif şehadetinden önce yazdığı vasiyeti şöyle:
"Bu benim vasiyetim ve son mesajımdır. Eğer bu sözlerim size ulaştıysa bilin ki İsrail beni öldürmeyi ve sesimi susturmayı başardı.
Öncelikle hepinize selâmün aleyküm ve rahmetullahi ve berekâtuhu...
Allah şahittir ki gözlerimi açtığım günden bu yana, Cibaliya Mülteci Kampı'nın dar sokaklarında, halkımın yanında bir destek ve sesi olmak için sahip olduğum bütün güç ve gayreti sarf ettim. Dileğim, Allah'ın ömrümü uzatması ve ailemle, sevdiklerimle birlikte, işgal altındaki asıl memleketimiz Askalan'a (el-Mecdil) dönebilmekti. Fakat Allah'ın takdiri daha önce geldi; hükmü kesindir.
Acının her çeşidini yaşadım, defalarca kayıplar tattım. Yine de gerçeği, hiçbir zaman tahrif etmeden, değiştirmeden aktarmaktan geri durmadım. Allah şahidim olsun ki; susanlar, bizim öldürülmemize rıza gösterenler, nefesimizi boğanlar, çocuklarımızın ve kadınlarımızın parçalanmış bedenleri bile kalplerinde en ufak bir etki bırakmayanlar, halkımıza bir buçuk yılı aşkın süredir uygulanan bu katliamı durdurmayanlar... hepsi bu hakikatin karşısında duracaktır.
Size Filistin'i emanet ediyorum; Müslümanların tacındaki inciyi, her özgür insanın yüreğinin atışını.
Size halkını emanet ediyorum; yaşama ve huzura doyamadan, hayal kurmaya bile vakti olmayan mazlum çocuklarını... israil bombalarıyla paramparça edilen, duvarlara saçılan o masum bedenleri...