Yaz aylarında Türkiye'nin dört bir yanında alev alev yanan ormanlar, artık sıradan bir felaket değil, ülkenin geleceğini tehdit eden sistematik bir kriz haline geldi. Her yeni yangınla birlikte aynı soru yeniden gündeme taşınıyor: "Orman yangınlarını önlemenin tek yolu, ormanlara girişleri tamamen yasaklamak mı"
Uzmanlara göre bu sorunun yanıtı siyah ya da beyaz değil. Zira yangınların çıkış nedenleri, göründüğünden çok daha karmaşık ve çok katmanlı. Özellikle kamuoyunun büyük bir kısmı, tüm yangınların sabotaj ya da ihmal kaynaklı olduğunu düşünse de, veriler tam aksini söylüyor.
Doğal nedenler mi, insan faktörü müOrman Genel Müdürlüğü'nün verilerine göre, Türkiye'de çıkan yangınların yaklaşık %10'u doğal nedenlerden, yani yıldırım düşmesi ya da ekstrem sıcaklıklar gibi olaylardan kaynaklanıyor. Ancak geriye kalan %90'lık büyük bir kısım doğrudan ya da dolaylı olarak insan kaynaklı.
Bunun içerisinde anız yakma, mangal yapma, izmarit atma, cam kırığı bırakma gibi gündelik sorumsuzluklar, yangınların fitilini ateşliyor. Bu noktada ormanlara giriş yasağı, bu tür riskleri minimize etme potansiyeline sahip bir çözüm gibi görünüyor. Ancak yasağın ne ölçüde uygulanabilir olduğu da tartışmalı. Çünkü milyonlarca hektarlık orman alanının her noktasında fiziki denetim sağlamak mümkün değil.
Yangın başlamadan önce durdurulabilir miTeknoloji bu noktada devreye giriyor. Son yıllarda erken uyarı sistemleri, termal kameralar ve insansız hava araçlarıile donatılmış sistemler sayesinde yangınlar daha çıkmadan tespit edilebiliyor. Ancak sorun şu ki, sistemin kurulması kadar operasyonel yönetimi ve bakım süreçleri de son derece maliyetli ve koordinasyon gerektiren yapılar.
Buna karşın, özellikle Akdeniz ve Ege Bölgeleri'nde pilot uygulamalarla test edilen bazı sistemler,