Bazı kelimeler vardır, sadece bir ses dizisi değildir; bir ruh taşır, bir inanç, bir heyecan barındırır.
"Yaşasın" kelimesi de onlardan biridir. Tek başına söylendiğinde; bir çocuğun sevinci kadar içten, bir öğretmenin emeği kadar derindir. "Yaşasın!" dediğinizde, içinizdeki umut yeşerir; "Yaşasın! Okulumu bitirdim." ya da "Yaşasın! Öğretmen oldum." derken, hayatın dönüm noktalarını selamlarsınız. Ama "Yaşasın" kelimesi bir sıfat olarak başka bir kelimenin önüne geldiğinde, kişisel bir coşkudan çıkıp toplumsal bir umuda dönüşür. "Yaşasın Kütüphaneler!" derken artık kendi mutluluğumuzu değil, hepimizin ortak hayalini dillendiririz.
İşte tam da bu duygu, geçtiğimiz hafta Şanlıurfa'da Millî Eğitim Bakan Yardımcısı Sayın Nazif Yılmaz'ın öğretmenler ve öğrencilerle bir araya geldiği toplantıda yankı buldu. Toplantının odağında, okul kütüphanelerinin geleceğini şekillendirecek yeni yönetmelik vardı.
Bakan yardımcısı Nazif Yılmaz Hocamızın "Kütüphaneler okulun kalbi olmalı." sözü, yalnızca bir temenni değil, bir çağrıdır aslında. Çünkü artık kütüphaneler, sadece tozlu rafların ve fısıltıların mekânı olmaktan çıkıyor; hayatın nabzının attığı, fikirlerin çarpıştığı, hayallerin büyüdüğü yaşam merkezlerine dönüşüyor.
Yeni yönetmelik, kütüphaneleri pasif birer kitap deposundan çıkarıp, öğrenmenin, paylaşmanın ve üretmenin kalbine taşıyor.
Çocuklarımız, sadece bilgi edinmeyecek; düşünmeyi, tartışmayı, merak etmeyi, yani yaşamayı öğrenecekler.
"Yeryüzü bir kütüphane gibi düşünülmeli." diyen Sayın Yılmaz'ın vizyonu, okuma eylemini dört duvarın ötesine taşıyan bir anlayışın ifadesi.
Şanlıurfa'dan Yükselen Işık: Turkuaz Kütüphaneler
Şanlıurfa İl Millî Eğitim Müdürü Sayın Asım Sultanoğlu'nun öncülüğündeki Turkuaz Kütüphane Projesi, bu vizyonun sahadaki yansıması oldu.
Şanlıurfa gibi genç nüfusun yoğun olduğu bir şehirde, kitapla dostluğu yeniden yeşertmek, sadece bir eğitim projesi değil; bir medeniyet adımıdır.
Bu projenin Bakanlık kılavuzunda yer alması, yerelden yükselen bir başarının ulusal bir modele dönüşmesinin gurur verici örneğidir.
Turkuaz Kütüphanelerin sürekli açık tutulması, öğrencilerin bilgiye her an ulaşabilmesi için belirlenen standartlar, bu sürecin bir seferberlik ruhuyla yürütüldüğünü gösteriyor.
Okuma Seferberliği: Geleceğin Anahtarı
Sayın Bakan Yardımcısı'nın duyurduğu okuma seferberliği, bu değişimi sadece yönetmeliklerde değil, kalplerde de başlatacak bir dalgaya işaret ediyor.
Çünkü okumak, yalnızca bilgi edinmek değildir. Okumak, düşünmenin adıdır. Bir ülkenin geleceği, kütüphane raflarındaki sessizlikte değil, oradan taşan fikirlerin sesinde gizlidir.
Yeni yönetmelik, öğretmenlerimize, Türkçe ve Edebiyat zümrelerine, kütüphane kulüplerine yeni bir sorumluluk ve yeni bir heyecan yüklüyor. Belki bu yönetmelik ışığında Kütüphaneler Genel Müdürlüğü tekrar Millî Eğitim Bakanlığına bağlanır. Daha önce Maarif Vekâleti iken Millî Eğitim bakanlığına bağlı bir kuruluştu halk kütüphaneleri. Veliler, öğrenciler; okuldan bir sonraki adımda öğretmenlerle buluşma halkasına burada katılabilirler. Bu temennimizi canlı tutmaya mecburuz. Üniversitelerden mezun olan kütüphanecilere formasyon verilip kütüphaneci öğretmen hayalimiz daim olsun. Şayet bu olmazsa Edebiyat ve Türkçe öğretmenlerimize kütüphanecilik eğitimi-kursu verilip kütüphanelerimizde görevlendirilse bu da iyi bir şeydir. Bir sonraki aşama okullardaki kütüphane mekânı… Bu mekânı en az iki sınıf kadar büyük tutmalıyız. Gerekirse uygulama dersleri burada yapılır. Bir yıl boyunca kütüphaneyi ayakta tutan idareci ve öğretmeni de ödüllendirmeliyiz. Hatta öğrencileri de… Bakanlık, valilik ve kaymakamlıklar başarı belgesi verebilir. Şayet böyle olursa her öğretmen bir yol gösterici, her öğrenci bir keşif yolcusu, her kütüphane ise bir ufuk penceresi olacak. Unutmayalım ki, bir toplumun aydınlanması, bireylerin kalbine düşen ilk kelimeyle başlar. Ve o kelime, çoğu zaman bir kütüphanenin sessizliğinde filizlenir.

17