Gazzeli Amir

Gazze yorgun… Her gün biraz daha düşüyor sessizliğin, yıkımın, acının ağırlığıyla. Dört bir yanımızı saran karanlık temaşalar, yüreklere kazınan haber bültenleriyle büyüyor. Akşam ekranlarında, ajanslar yine şehit edilen kadın ve çocukların sayısını bildiriyor.

Gazze'de yıkıntıların üzerinde gezinirken titreyen kameralar ve ayakta durmakta zorlanan muhabirlerin yüzlerindeki tarifsiz ifade, kelimelerin kifayetsiz kaldığı bir sahneye dönüşüyor. Konuşmalarına gerek yok; halleri, her şeyi anlatıyor. Hâli pürmelalleri ortada…

Ve az ötede, enkazlar arasında bir çocuk… Elinde Kur'an-ı Kerim, sesiyle molozların üzerine umut serpen bir melek gibi… Muhteşem bir makamla okuduğu ayetler, kulaklarımızda değil kalbimizde yankılanıyor. O manzara, gözlerimizi yaşla doldururken, yine de içimizde bir yerlerde umudu diri tutuyor.

Gazze'de son günlerde gördüğüm bir başka görüntü, her şeyden daha çok içimi yaktı. Bu kez etrafta yıkıntı yoktu, ama umutla yoğrulmuş bir yalnızlık vardı. Çıplak ayaklarla çölde yürür gibi tozlu bir zeminde tam on iki kilometre yürüyen küçük Amir, Amerikan yardım teşkilatına ulaşmıştı. Orada Amerikalı bir askerden bir gıda paketi aldı. Belki aldığı aile terbiyesinin belki de hayatta kalma mücadelesinin bir yansıması olarak o askerin elini öpmüştü. Bu, bizim coğrafyamızda yadırganmaz; bir teşekkürün, bir vefanın ifadesidir.

Gıda paketini aldıktan sonra aynı yolu geri dönmeye başlamıştı Amir. On iki kilometrelik zorlu bir yola çıkacaktı daha... Gideceği yer, Refah şehrinin mücavir alanında çadırda yaşayan ailesinin yanıydı. Ama oraya varamadı. Dönüş yolunda daha on iki adım atmamıştı ki İsrailli bir terörist onu sırtından vurmuş ve oracıkta can vermişti. Belki o kurşunu bir Amerikalı asker sıktı, belki bir başkası. Ne fark eder İsrail, Batının paslı bıçağı gibi Filistin'in sırtında yara açıyor, Filistin'i katlediyor. Amir, bu katliamın en somut, en sessiz tanığı oldu.

Oysa Amir'in hiçbir suçu yoktu. Sadece kendi toprağında özgürce yaşamak istiyordu. Tıpkı binlercesi gibi... Filistin'in, Gazze'nin bu acısı artık sadece onların değil, tüm insanlığın ortak acısıdır.

Hatırlıyorum… Daha önce Nuseyrat kampı civarında, üç yaşındaki Rim adlı bir çocuk şehit edilmişti. Annesi ve babası gözlerinin önünde öldürülmüş, kendisi hâlâ yaşıyordu. Telefonla ambulans çağırmaya çalışıyordu. Ama ona da merhamet edilmedi. İsrailli teröristler onu üç yüz kurşunla şehit etti. Rim'in şehadetinin ardından, 23 Aralık 2023 tarihinin "Dünya Şehit Çocuklar Günü" olarak anılması için çağrılar yapılmıştı.