Her Siyasi Transfer Daha Karanlık Gelecek Demektir

Her Siyasi Transfer Daha Karanlık Gelecek Demektir
ERTUĞRUL AKAR

Siyaset, insanın ve toplumun geleceğini tayin eden en önemli faaliyettir. Bu sebeple siyaset, asla "ideolojisiz" olamaz. İdeolojisiz siyaset söylemi, aslında siyaseti fikirden, ilkeden ve ahlaktan soyutlamaya çalışan bir aldatmacadan ibarettir. Çünkü siyasetin özünde değerler vardır; değerlerden arındırılmış bir siyaset, menfaatin, konjonktürün ve günübirlik hesapların bataklığına saplanır.

İdeolojisiz siyaset, görünürde "pragmatik" ve "esnek" bir çizgi olarak sunulur. Oysa hakikatte bu, siyasetçinin sorumluluktan kaçma yoludur. Çünkü ideoloji, siyasetçinin hem topluma hem tarihe karşı hesap verebilirliğinin pusulasıdır. İdeolojisiz bir siyasetçi, dün söylediğini bugün inkâr eder, bugün kurduğu ittifakı yarın bozar, halkın önünde tutarlı bir duruş sergileyemez. Bu da milletin güvenini yok eder.

Büyük devletlerin çatışsa da sağlam ve kadim ideolojileri vardır ;

Amerikan siyasetinde Cumhuriyetçiler muhafazakâr, Demokratlar daha liberal ideolojiye yaslanır. Seçmen, ideolojik çizgiyi net görür ve tercihini buna göre yapar. İdeolojisiz bir siyasetçi ABD'de uzun süre varlığını sürdüremez. Çünkü halk, bir liderden öncelikle fikrî istikrar bekler.

İngiltere'de Muhafazakâr Parti (Conservatives) ve İşçi Partisi (Labour) arasındaki fark da ideolojik temellere dayanır. Muhafazakâr Parti, köklere, aileye ve ekonomide serbest piyasaya yaslanırken; İşçi Partisi sosyal adalet, emek ve daha devletçi çözümleri öne çıkarır. Bu ideolojik ayrışma, İngiliz siyasetinin dinamizmini besler.

Almanya'da Hristiyan Demokratlar (CDU) merkez sağda muhafazakâr değerleri, Sosyal Demokratlar (SPD) ise sosyal adaletçi çizgiyi temsil eder. Almanya'nın istikrarı, ideolojik farklılıkların demokratik rekabetle dengelenmesine dayanır.

Ortadoğu'da iseİdeolojisiz siyaset anlayışının en dramatik sonuçları burada yaşanmıştır. İlkesiz ittifaklarla kurulan hükümetler, kısa sürede yıkılmış; ülkeler istikrarsızlığa sürüklenmiştir. Çünkü halkın güvenini kazanan, kimliğini ve duruşunu net ortaya koyan liderlerdir.

Türkiye'de özellikle son yıllarda "ideolojisiz siyaset" iddiası sıkça dile getiriliyor. Oysa Türk siyasetinin köklü damarlarına bakıldığında, milletin hep "kimlikli" ve "duruş sahibi" siyasetçileri tercih ettiği görülür.

Büyük Selçuklu, Anadolu Selçuklu, Osmanlı İmparatorluğu ''Nizamı Alem'' ülküsü üzerine ideoloji inşa etmiştir. Mustafa Kemal Atatürk ''Türkçülük'' Adnan Menderes, "Yeter söz milletindir" diyerek halkın iradesini öne çıkarmıştır. Alparslan Türkeş, milliyetçi ideolojiyi devletin bekası ile özdeşleştirmiştir. Necmettin Erbakan, milli görüş ideolojisi ile siyaset yapmıştır.