Yeni sayfa

GEÇEN haftanın son yazısından sonra arayan dostlarımla konuştuk. Sorular geldi. Cevaplamaya çalıştım.
Onlar da başkaları gibi yazdığım teze dünya üzerinde sahip çıkan tek kişi olduğumu düşünüyorlar.
Doğru. Bıkmadan usanmadan aynı kalıp içinde yazıyorum.
Olan bitenler beni haklı çıkarsa da heyecan azalmıyor, aksine artıyor. İkinci Dünya Savaşı'nı iyi etüt edince ABD'nin AVRUPA'ya gelişini, egemenliği İngiltere'den alışını, önce kurtardığı sonra da karşıya oturttuğu Sovyetler'i, yeni ekonomiksiyasi ve askeri sistemi çok iyi anlıyorsunuz. Rolleri ve hedefleri görüyorsunuz. Ben medya dışından bakarak ABD ile RUSYA ortaklığını yazıyorum.
Son dönemde kopmalara rağmen Türkiye'nin de buraya geldiğini aktarıyorum. MERKEZ İSE AVRASYA!
Dünya haritasını alıp bakın!
Avrasya'ya hakim olacak gücün, Ortadoğu ve Avrupa'yı da otomatik olarak kontrol edeceğini görürsünüz. Jeopolitik satranç tahtası olarak bilinen Avrasya ekseninde birbirinden bağımsız Avrupa ve Asya politikaları tasarlamak mümkün değildir.
"Avrasya ekseninde yer alan güç dengelerindeki herhangi bir değişikliğin Amerika'nın global üstünlüğü ve tarihsel mirası üzerinde can alıcı etkileri olabilecektir" diyen Zbigniev Brzezinski'nin bu sözleri akıllardan çıkmamalıydı! Aynı şekilde "Amerika, Kafkasya ve Orta Asya'da istikrarı desteklemek için Türkiye'yi yabancılaştırmamalı" önerisi de...
Aramızdaki fark buydu. Biz yerel ile meşgul olmayı severken, tercih ederken onlar KÜRESEL satranç oynamaya bayılıyordu.
Bakış açısı her şeydi. Bu nedenle bugün Alman komutanların sızan ses kayıtlarını, Rusya'yı hedef almalarını, bunu kimi neden sızdırdığını, ABD Başkan Yardımcısı Kamala Harris'in "Gazze'de yaşanan büyük acılardan dolayı acil ateşkese ihtiyaç var. Yine de HAMAS'ın ortadan kaldırılması gerekir..." sözlerinin ne anlama geldiğini yazmaya çaba harcayacaktım.
AVRASYA'yı görünmeyen GİZLİ İTTİFAK üzerinden aktaracaktım. Belki yarın...
Gördüğüm bazı ipuçları KÜRT KARTINA yoğunlaşmakta fayda olacağını hatırlattı.
Seçimlerden sonra ya da kısa bir gelecekte BÖLGENİN KOD'ları değişecekti. Değişmek zorundaydı.
Ancak insanlar hala "Kimin kimle olduğunu, kim kime yakınlık duyuyordu" sorularına cevap bulabilmiş değildi.
Defalarca paylaştığım gibi Rusya'nın Ukrayna'ya girmesi de 7 Ekim'den HAMAS'ın saldırması ve karşılık görmesi de aynı kurgunun değişik mevzileriydi. Birbirinden bağımsız gelişmeler değildi.
Anlaşılmayan da buydu. Zbigniev Brzezinski'nin de altını çizdiği gibi ABD'nin küresel üstünlüğü AVRASYA'dan geçiyordu. Enerji ve enerji trafiğinin merkeziydi burası. AVRASYA konu olunca sınırımızın hemen aşağısındaki KÜRTLER'in yoğunluklu olarak yaşadığı bölgeyi de görmezden gelmek olası değildi! 'Kürt Kartı' masaya gelince Türkiye'de siyaset ikiye ayrılırdı. Bu AK PARTİ içinde olduğu gibi diğer partilerde de aynıydı. Eski adıyla HDP, şimdiki ismiyle DEM PARTİ'de de değişmezdi. Kürt siyasi hareketinin önemli isimleri arasında "ÇÖZÜM" farkı nettir keskindir.
Fakat bu konuşulmaz ve bilinmez!
Mesela ABD eski Başkanı Trump, Başkan Erdoğan'a mektup yazarak "Sorunlarınızın bazılarını çözmek için çok uğraştım. Dünyayı yüzüstü bırakmayın. Harika bir anlaşma yapabilirsiniz. General Mazlum sizinle müzakere etmek istiyor ve daha önce vermedikleri bazı ödünleri vermeye niyeti olduğunu söylüyor. Size güvenerek, (Mazlum Kobani'nin) bana yazdığı, elime yeni ulaşan mektubu da ekliyorum..." diyordu.
Mazlum Kobani pek yazılmadığı için bilinmez KANDİL'in karşısındaydı. Aradaki rekabet çok sertti. Düşmanlık derecesinde.
Aynı şekilde Selahattin Demirtaş ve eş başkan olarak görev yapan diğer isimlere bakın!
KAÇ TANE MAZLUM KOBANİ İLE KURDUKLARI CÜMLE VAR!
Zorlanacaksınız!
Bulması kolay değildi çünkü. Kandil AVRUPA'ya, YPG ise ABD'ye yakındı.
Denge ve rekabet KÜRT MESELESİ üzerinden böyle okunmalıydı. Iskalıyorduk.
Demirtaş yazan ve iyi konuşan bir isim olarak öne çıktı. Ne hikmetse MAZLUM KOBANİ hakkında en azından benim hatırladığım önemli bir çıkışı yoktu. Eşinin de diğer siyasetçi arkadaşlarının da.
Hatta Mehmetçik SURİYE'ye girdiğinde KANDİL gücünü geri çekiyor KOBANİ'nin tasfiyesini istiyordu! Durum böyle olunca DEMİRTAŞ'ın önce CUMHURBAŞKANLIĞI