Son pişmanlık

DÜNYA üzerindeki değişimin nedeni, biz olmasak da sonuçlarının görüleceği ana merkezlerden biriyiz. Buralarda pek konuşulmasa da Washington- Londra-Moskova-Paris-Pekin BÜYÜK kararların alındığı ya da hayata geçirilerek kalan 195 ülkeye yayıldığı koordinatlardır.
Tartışmaları formalar üzerinden yapmaya bayılıyoruz. Stratejik düşünmek ve kurguyu anlayıp BÜYÜK PAY almak bence siyasetin temel motivasyonu olmalı.
Türkiye bölgesinde çok güçlü bir ülke. Farklı sorunları da avantajları da heybesinde taşımakta. Ekonomik sıkıntıların yanında tarih-kültür-devlet deneyimi-kalabalık nüfus-etkili ordu-bölgedeki etkinlik gibi pek çok artımız da vardır. Bunların dışında en önemli fırsat ya da risk KÜRESEL REKABETİN OYUN ALANLARINDAN BİRİNİN, bizim de merkezde olduğumuz coğrafyada bulunması... Sık sık yazdığım gibi buradaki kavga genel olarak AVRUPA ile ABD arasındaydı. Şu an toplam BORÇ MİKTARI 34.4 TRİLYON doları bulan ABD'nin gerçek rakibi, AVRUPA BİRLİĞİ'ydi. Zaten onlar da kendi içlerinde yaptıkları iki büyük savaşın nelere mal olduğunu biliyordu. Öğrenmişlerdi!
ABD 1945'ten sonra gelmiş ve siyasi-ekonomik-askeri güç olarak üzerlerine çökmüştü. Buna rağmen AB büyük hamle ile dirildi ve Washington'un karşısına dikildi.
Mücadele de başladı. Türkiye bunu bilmeden AB'ye girmek istedi. Çabaladı. Mümkün değildi.
ABD'ye yakın politika izleyen İngiltere gibi Polonya gibi ülkeler varken Türkiye içeri alınmazdı.
Bu BEYAZ SARAY'ın AB'yi kontrol etmesi anlamına gelirdi.
Haberlerden hatırlarsınız! AB İLERLEME ya da GENİŞLEME RAPORLARINI...
1960'lardan bu yana AB Türkiye'ye RAPORLAR üzerinden "Artık karar ver. Ya bizimlesin ya ABD ile... Tercih yapın. ABD'den kopacaksanız siyasi ve ekonomik bütünleşme gerçekleşir. Bize güç katarsınız" diyordu. Bir anlamda zaman verip sonucu bildirmemiz isteniyordu. Diğer taraftan ABD gerçeği vardı. Darbelerde, ekonomik sıkıntılarda ve NATO'da gördüğümüz... TERCİH konusuna güzel bir örnek vardı! Okullarda okutulmalıydı. Rahmetli İnönü AVRUPA ile birlikte yürümeyi tercih eden, bunu dile getiren ve savunan bir liderdi. Cumhuriyet'in temeline ismini yazdıran bir isimdi ve böyle düşünüyordu. ABD ile ters düşerdi. Bu nedenle çok istese de KIBRIS'a müdahale edemedi. ABD izin vermedi. Yolları tıkadı. İnönü ile siyasi mücadeleye girişen rahmetli Ecevit de ABD ekolü'ndendi.
İnönü'yü tasfiye etti "KIBRIS FATİHİ" olarak tarihe geçti.
Arkasındaki güç Washington'du.
ABD, İnönü'den esirgediğini Ecevit'e sunuyordu.
Devam...
AB özellikle DERİN ALMANYA'nın üzerinden RUSYA'ya bağlanıp ENERJİ SORUNU ÇÖZMEK ve dünyada oyun kurucu olup son sözü söylemek istiyordu. Türkiye ikinci ŞIK'tı. Bir bütün olarak bizi ÜYE yapıp ORTA DOĞU'ya uzanmak istenmiyordu. Bölerek gelmek ilk tercihleriydi. Şimdi bu yanlış hesabın acısını yaşamaktalardı. Hem enerji özgürlükleri hem orduları hem Rusya hem Türkiye yanlarında yoktu! BÜYÜK KAYIPTI BU! Paris-Berlin hattı Rusya ile yakın sıcak ilişkiler üzerinden ÇİN'e yani yatırım yaptıkları, markalarını götürdükleri coğrafya ile bütünleşmek gibi bir hayalleri vardı. Kağıt üzerinde harika görünüyordu. Bu gerçekleştiği an ABD TRİLYONLARCA borcun ALTINDA KALARAK EZİLECEK VE BÜYÜK
İHTİMALLE İÇTEN ÇÖKECEKTİ. Bu nedenle ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞI ŞİMDİ EKONOMİK PARAMETRELER üzerinden gidiyordu! AB'nin enerji ile bağının kopması, ABD'ye bağımlı hale gelmesi, Ortadoğu'da etkinliğinin sınırlandırılması ve yarını hayal ettikleri ÇİN'in gerilemesi...
Hepsi EKONOMİK TABANLI GÖSTERGELERDİ.
DERİN AMERİKA 34.4 TRİLYON BORCA rağmen en büyük iki rakibi AB ile ÇİN'i durduruyor, geriletiyor iddialarından vazgeçiriyordu.
ABD bu borcu asla ve kat'a ödemeyecekti. Kimse onlardan bu parayı alamayacaktı. Sadece metodu bilmiyorduk. Derin ALMANYA'nın başını çektiği kurgu ise Türkiye'ye önemli rol vermiyordu. Oysa Ankara üzerinden ORTA DOĞU'ya bağlanmak enerji meselesini çözer, Suud'la Katar'la Kuveyt'le BEA ile komşu olma imkanı tanırdı! İran zaten yanlarındaydı!
Çin'e, RUSYA üzerinden değil de Türkiye'yi büyüterek ulaşabilirlerdi.
Yapmadılar. Tek KART RUSYA'ydı.