Ni'çin'

ÇİNLİ otomobil markaları, Türkiye'yi yatırım için seçti.
Çok önemli bir adımdı bu.
Bunu siyaseten nasıl okumak gerekiyordu Türkiye, artık Çin ile birlikte mi yol alacaktı
Bahçeli, Rabia Kadir'e neden cevap yazmıştı Hakan Fidan'ın kravat rengi ne anlatıyordu
İngiltere'de BlackRock'un patronu Larry Fink'in desteklediği SOL iktidara nasıl geliyordu
Türkiye'yi bekleyen neydi
Soru çok...
Toparlayıp ilerleyelim...
Tony Blair, dün de yazdığım gibi KÜRESELCİ EKOL'ün bilinen en parlak en başarılı yüzüydü. 17 yıl sonra iktidara geldi.
İşçi Partisi'ni 1997'de tepeye çıkardı. 2005'te ise bilinmeyen nedenlerle istifa etti. Çekildi. O tarihlerde de TÜRKİYE'de MGK'da bu adıma uygun gizli kararlar alıyor sonraki yıllarda ise türbülans üstüne türbülans yaşıyordu...
Açalım... Hatırlayalım...
2001 İKİZ KULE saldırıları dünyaya ayar vermek isteyen bir AKLIN ürünüydü. Bu aklın, bu odağın, bu ekolün karşısında olanlar belliydi. Blair de bu taraftaydı. Küreselciydi. 2001 ikazı çok işe yaramayınca daha doğrusu İNGİLTERE geri adım atmayınca bu kez düğmeye LONDRA'da basılıyordu.
Tarihler 7 TEMMUZ 2005'i gösterdiğinde, EL KAİDE yani CIA sahneye çıkıyor metro ve otobüs duraklarında canlı bombalar görev alıyordu.
Patlamalar peş peşe geliyor ve Londra içten sarsılıyordu.
52 kişi hayatını kaybederken, 784 kişi de yaralanıyordu.
Bu İNGLİTERE için hayal edilemeyecek bir saldırıydı.
İngilizler'in 77'siydi yani...
Patlamalar yaşanırken, İSKOÇYA'da G7 zirvesi yapılmaktaydı. Hedef belliydi.
Tony Blair ve ekibinin temsil ettiği EKOL'ün geri çekilmesi istenmekteydi. Öyle de oldu.
Blair istifa etmek durumda kaldı. O zamana kadar KÜRESEL SERMAYENİN ANA VATANI olan İNGİLTERE rütbeleri ABD'ye aktarıyordu!
Blair'in istifasından sonra kendisine yakın olan Abdullah Bey'in CUMHURBAŞKANI olma isteği vardı. ASKER karşıydı. e-muhtıra geldi. Deniz Bey de Gül'e ve politikalarına karşı durduğu için 367 krizini icat etti. AK PARTİ içindeki genel çoğunluk KÜRESEL AKLA yakındı. Tayyip Bey ise FAZİLET PARTİSİ'yle verilen mücadeleden bu yana bu ekiple iç içe değildi. Aynı parti, aynı ideoloji ancak politikalar farklıydı. AK PARTİ'ye kapatma davası da Erdoğan'ı tasfiye etmek için atılan adımdı.
Cumhurbaşkanlığı seçimleri ve kapatma davası peş peşe geliyordu! GÜL ve ekibi, İngiltere'de verilen uyarıyı burada ciddiye almıyordu.
MHP de o dönem, "Tayyip Bey icraatın başında kalsın" diyerek Gül'ü destekliyordu. Abdullah Bey de kimseyi dinlemiyor bildiğini yapıyor ve KÖŞK'e çıkıyordu. Zaten o dönemden sonra içeride yaşananlar, İKİ EKOL'ün kavgasıydı. Dünyada yaşananlar burada şiddetli bir şekilde kendini hissettiriyordu.
2013'teki operasyonlar ve 2015'teki seçimlerden sonra ERDOĞAN'ın AK PARTİ'si MHP ile kader ortağı oluyordu.
Pek çok önemli ismin siyaseten tasfiyesi bunun sonucuydu.
Zaten Osman Kavala ve GEZİ DAVASI'nda ayrı düşmeleri bile kimin neyi savunduğunu gösteriyordu.
Gül, "Kavala ve arkadaşlarıyla ilgili karar kamu vicdanını çok derinden yaraladı.
Beni de çok üzdü. Bu dava yargılama süreci açısından da ileride utanılacak bir yargılama süreci olarak anılacaktır...
Türkiye için de inanılmaz yük oldu bu karar. İnsan hakları ve hukuk uygulamalarının zaten çok sorgulandığı dönemde, Türkiye'ye kötülük yapmak isteyenler ancak bu kadar zarar verebilirlerdi... Bunlar faili meçhuller için değil, çevre için itiraz eden Chicago'daki Londra'daki gibi eylemler. Ortadoğu ülkelerinin problemlerini değil, gelişmiş ülkelerin problemlerini yaşıyor olmanın bir göstergesi..." dedi Erdoğan ile birlikte yol yürüyen MHP ve Bahçeli ise bu konuda Gül ile tamamen zıt bir görüşü savunuyordu. Kavala'ya çok sert ifadelerle yükleniyordu.
"Osman Kavala'nın yeniden yargılanması ya da serbest kalması hususunda sipariş süreç ilerletilmektedir. Ne yapalım, boyun mu eğelim
Avrupa istedi diye hukuk şerefini iki paralık mı edelim" diyordu. Yani Kavala gibi Can Atalay gibi Demirtaş gibi NOKTALARDA içerideki siyasetin İKİ PARÇA olduğunu görüyorduk. Özgür Özel'in CHP'si de AB'ye yakındı. Yani MHP'nin karşısındaydı.