Kırmızı alarm

PANDEMİ sonrası çok hızlı bir oyun sahneye konuldu. Akıl ABD! Siz bakmayın Rusya'nın saldırdığına, Putin'in SAVAŞ SUÇLUSU SAYILACAĞINA... Bunlar işin masal kısmı. Rol dağılımı gereği herkes üzerine düşeni eksiksiz yapıyor. Olan masum insanlara oluyor... Acı gözyaşı kan.. Her yerde... Ve biliyorsunuz bu konuda iyimser değilim. Hiç değilim. Çünkü ROLLER belli olsa da istenen sistemin oturması için zamana ihtiyaç var. Bu da SAVAŞIN UZAMASI demektir. Israrla "Savaş kısa zaman içinde bitmez" diye yazıyorum. Pek çok isim de şimdi bunları dillendirmeye başladı. EN son sahne alan da NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg oldu. "Bir Rus geri çekilişi görmüyoruz. Gördüğümüz şey, Rusya'nın güçlerini yeniden gruplandırması ve konumlandırması. Kuzey Ukrayna'dan çekerek, bu kuvvetleri doğuya taşıması. Donbas'ta büyük bir savaş bekliyoruz..." sözlerini paylaşan Stoltenberg devamında ise "Uzun süreli bir savaşa da hazırlıklı olunmalı. Bu savaş haftalarca, aylarca muhtemelen yıllarca da sürebilir ve bu nedenle çok daha fazlasına hazırlanmamız gerekiyor. Savaş devam ettiği sürece, Ukrayna'nın ötesine geçme riski de olacaktır..." sözleriyle GİDİLECEK KOORDİNATI GÖSTERİYORDU. 2002'den sonra TÜRKİYE'ye bakın. Neler olduğunu, neler yaşandığını sıralayacak değilim. KÖŞE yetmez. Ancak Türkiye değişiyordu. Bence içerideki değişimin KÜRESEL bir karşılığı da vardı. Son 20 yıla bakın! Öncesinde de hep aynı adres tartışmaların odağında bulunurdu! TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ.. Ya darbeyle ya kalkışmayla ya muhtırayla ya da içindekilere yönelik operasyonlarla.. Yakın tarihimiz hep ORDU temalı konularla geçti. Ülkede birileri ATATÜRK üzerinden birileri de DİN üzerinden gittikleri hedefleri gizliyordu. Ancak gerçek olan ORDUNUN REJİMİN KİMLİĞİNİ TAŞIDIĞI ve BUNU TEMSİL ETTİĞİ gerçeğiydi. Türkiye LAİK bir ülkeydi. Kimsenin buna itirazı da yoktu. Sorun LAİK'lik üzerinden oluşturulan İSLAM KARŞITLIĞIYDI. Buna "DUR" denilmesi gerekiyordu. Bu Türkiye'yi hem içeride hem dışarıda güçsüz kılıyordu. REJİM kendi insanının İNANCIYLA KAVGALI bir fotoğraf ortaya koyunca dışarıdan DÜŞMAN aramaya gerek kalmıyordu. Birbirimizi bitiriyorduk. Dolayısıyla DIŞARIYA taşıyacak gücümüz kalmıyordu. Bu Türkiye'nin çözmek zorunda olduğu bir sorundu. Zor da olsa sancılı da olsa git-gel'leri de olsa önemli eşik aşıldı. Başkan Erdoğan'ın BÜYÜK BAŞARISI bence buydu. Devleti milletin yanına getiriyor, ORDU ile vatandaşı barıştırıyordu. Ve bu şapşallık böylece bitiyordu... Türkiye ATATÜRK'ten sonra özellikle 1960 DARBESİNİN ardından kendisine biçilen elbise ile yaşayamazdı. Dar geliyordu. Devlet kendi vatandaşı ile savaşıyor dünyada bölgede ne olup bittiği ile ilgilenmiyordu. Ve bilmiyordu da. Sovyetler dağılırken bile TÜRK ve İSLAM kartı üzerinden bir geçiş üstünlüğü yakalayamıyorduk. Olaylara böyle bakan da yoktu. Burası TÜRK DEVLETİYDİ ve MÜSLÜMANDI! Paris'teki bir Fransız gibi davranıp Orta Asya'da, Afrika'da, Orta Doğu'da etkili olmanın ihtimali yoktu. Dışarı çıkmak için önce terzisi yabancı olan RESMİ İDELOJİNİN kalıplarının esnemesi şarttı. Sonra sınırlar dışına sarkmak, en azından YUMUŞAK GÜÇ olarak varlık göstermek kolaydı. Şimdi yapılan da bu! Türkiye'nin kabuğunu atması KÜRESEL ANLAMDA DEĞİŞİKLİĞİN KAPIDA olduğunu gösterirdi. Günlerdir yazdığım gibi RUSYA'nın Ukrayna'ya saldırması da budur. Savaş şimdiden pek çok sonucu ortaya çıkardı. Bunlardan en önemlisi NATO'nun canlanması oldu. Şimdi İsveç de Finlandiya da NATO için ciddi ciddi düşünmekte. ABD ile İngiltere de ALMANYA ve AVRUPA'nın GAZLA buluşmasını engellemek için bu iki ülkeyi yanına almakta kararlı görünmekte. Kuzey Akım-2'ye baktığınızda FİNLANDİYA'nın bu HATTA ne kadar yakın olduğunu görmek zor değildi. Bu iki ülke BALTIK DENİZİ'nde olduğu kadar KUZEY'de de NATO'ya çok güç katacaktı... İşte kartların yeniden dağıtılması için bir AKSİYON şarttı! Bunu da PUTİN sağladı. Rusya saldırdı, AVRUPA titredi ve ABD'ye NATO'ya sarıldı. Son yıllarda ABD'nin Avrupa'dan askerlerini çekeceği söylenirken şimdi tam tersi bir durum gerçekleşiyordu. İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI'ndan sonra gelen SOĞUK SAVAŞ'la birlikte AVRUPA'daki