Gizli ortak

TÜRKİYE yerel seçimlere giderken pek çok isim ve olay öne çıkmakta. Sık sık yazdığım gibi KUZEY IRAK'la olan temas sayısı çok arttı. Gideni geleni takipte zorlanıyorum. Bunu NOT edin!
Selahattin Demirtaş'ın, Edirne'de tutuklu olduğu hapishaneden eşi Başak Hanım üzerinden siyasi hamle yapması, CHP'nin buna hazırlıksız yakalanması, Yeniden Refah Partisi'nin kimsenin açıklayamadığı şekilde AK PARTİ'den uzağa düşmesi, Başak Demirtaş'ın sonra "ÇEKİLDİM" demesi, DEM'in içindeki sancının adaylara yansıması, Ahmet Türk'ün YENİ AÇILIM'a işaret eden sözlerinin duyulması, finalde Selahattin Demirtaş'ın "DEM, AK PARTİ ile görüşüyor mu bilemem ancak görüşmeli" şeklinde bir açıklama yapması... Kurulan ya da bozulan ittifaklar üzerinden hepsinin cevabı var. Gelin biz biraz uzağa çekilip olan bitene bakalım.
Belki İÇERİDEKİ ROLLERİN nasıl dağıtıldığını böylece daha sağlıklı görebiliriz.
Çok önceleri yazdığım bazı NOTLAR sonra gelip hem bizim hem de dünyanın gündemine düşebiliyor. Epstein olayı gibi... Takip edenler bilecektir. Trump'ın BEYAZ SARAY'a gelmesi, Rusya ile ittifaktan söz edilmesi, çok sayıda ismin BAŞKAN'ın etrafından görevden alınması, gizli belgelerin anlaşmaların sızması, Savcı Mueller'in titiz çalışması, FBI ve CIA'ya kadar uzanan sarsıcı türbülansı beraberinde getirdi. O gün de bugün de fikrim aynı! ABD 'ÖTEKİ'ni meydana getiriyor ve laboratuvarda RAKİP oluşturuyordu.
Sovyetler'in yıkılmasıyla bozulan dengede yine, yeniden RUSLAR görev alıyordu. Binlerce kez yazdım!
RUSYA'nın ABD'nin rakibi olma ihtimali yoktu. Ancak DERİN ABD istiyordu. O zaman olacaktı. Trump- Putin arasında örülmek istenen YAKIN DOSTLUK ağı şimdi yine canlanmakta. Trump "Paranızı vermezseniz NATO'yu dağıtırım.
Rusya'yı başınıza bela ederim" diyerek AVRUPA'yı resmen tehdit ediyordu. AB'nin derinliklerinde yapılan toplantılarda da "Trump gelirse BİRLİK ayakta kalamaz" görüşü ağırlık kazanıyordu.
İsimlerin dışına çıkıp DEVLETLERİN KARARLARINA yoğunlaşınca olan biteni görmek daha kolay bir hal alıyordu. İleride MİLAT olarak görülecek olan KUZEY AKIM BORU HATLARININ ABD tarafından patlatılması, AB'nin çöküş sürecinin başlama vuruşuydu.
Düşünün! ABD geliyor vuruyor, koskoca AVRUPA ile RUSLAR arasındaki ilişkiyi bitiriyor iki taraftan da "GIK" diyen olmuyor. Garip! AB, enerji ve ordu ile kıskaca alınıyordu.
1966'da Charles de Gaulle ile başlayan "NATO'ya HAYIR" rüzgarı sonra tersine döndü. Macron yine canlandırsa da bu kez RUSYA silahla ordusuyla UKRAYNA'da AVRUPA'nın sınırında boy gösterdi.
Enerji hattını keserek de... AB'nin küresel güç olması için ihtiyaç duyduğu ENERJİ de ORDU da yoktu. Bu olmadığı gibi RUSYA "ÖTEKİ" olarak devamlı büyütülmekteydi.
Tucker Carlson'un röportajı da bu hesaba dahildi. Kremlin, ÇİN'in emsalsiz güç olmak için RUSYA'nın topraklarına ve yeraltı zenginlilerine ihtiyaç duyduğunu bilecek kadar akıllıydı. EN azından ABD bunu gösterirdi! Moskova'nın ayakta tek parça ve güçlü olarak kalması için ABD'ye itaat etmesi şarttı. Bu nedenle işe AVRUPA'dan başladılar.
Enerjiyi kestiler maliyetleri fırlattılar.
AVRUPA'nın küresel güç iddiasından vazgeçmesinin önünü açtılar. AB gerilediği zaman, temposu düştüğü an ilk zarar görecek olan ÇİN'di.
Öyle de olmakta... Neden Çünkü en büyük ticari ortaklarıydı. AB'nin siyasi güç olarak tepede yer almasının yollarından biri, PKK üzerinden Türkiye'yi bölüp IRAK'a bölgeye enerji kaynaklarına ulaşmasından geçiyordu.
AB-İngiltere bunu yapamasa da içeride YEREL SİYASETTE TEK VE BÜTÜN olarak bir hedefe kilitlenmenin önüne geçiyordu. Aslında BALYOZ da ERGENEKON da ABD ile AVRUPA kavgasıydı! Deniz Bey'in CHP'den tasfiye edilmesi de... TSK'nın operasyonlara maruz kalması da...
Bir anlamda KUZEY AKIM BORU hatlarında bir günde yaşanılan sıkıntıyı biz 40 yıldır çekiyorduk! Taraflar belliydi. Iskalıyorduk, olan biteni tam olarak anlamıyorduk.
Türkiye'ye ihtiyaç duyulmaktaydı...
Ancak resmi ideoloji bizim sınırlarımızın dışına çıkıp düşünmemizi engelliyordu. TSK ve CHP'deki operasyonların altında yatan konuşulmayan gerçek buydu.
Devlet, kurumlarıyla değişiyordu. KÜRESEL SAVAŞTA KÜRESEL ROL almak başka türlü mümkün değildi. Bölgenin en büyük, en güçlü, MÜSLÜMAN ülkesi, sınırlarının dışına kayıtsızdı.
Bunu istemediler. Son yıllarda yaşanılanların kısa özeti buydu.
28 Şubat'tan bu yana bu rüzgar esiyordu. 28 Şubat'ta rahmetli Erbakan neden tasfiye edildi
"İRTİCA VAR" diyerek medya tozu dumana katıyordu. Oysa Erbakan hoca ABD karşıtıydı.
Bu kendisini hedef yapıyordu.
Müslüman kimliğini öne çıkaran partiler olsun, ancak ABD karşıtlığı yapılmasın isteniyordu. Son dönemde Fatih Erbakan'ın AK PARTİ'den kopup tek başına yürümesine de buradan bakıyordum. İstanbul'a verilen KREDİ AĞIRLIĞINA bakıldığında