Seçimler bitti. Herkes kendi değerlendirmesini yapacaktır. Gelin biz de bugün içeride olanların dışarısıyla nasıl bir ittifak meydana getirdiğine bakalım... Doğal olarak İstanbul seçimlerin merkeziydi. Sonuçlar üzerinde etkili olması beklenen KÜRT oyları çok tartışılıyordu. Selahattin Demirtaş'ın kurgusuyla eşi Başak Hanım İstanbul için adım atmak istediğini söyledi. "İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı adaylığı için henüz partimiz DEM Parti'den bize bir öneri gelmedi, ama halk ister, partimiz de uygun görürse, demokrasi ve toplumsal barışın önünü açacağına inanırsak, düşünebiliriz" dedi.
Bu CHP'nin kolunun kanadının kırılması anlamına gelmekteydi. Ortalık karıştı. PERDE ARKASINI çok az kişi bilse de olağanüstü bir trafik yaşandı. Konuya KANDİL dahil oldu. Mesele DEM'i aştı! Şubat'ın ilk haftası PKK'lı Mustafa Karasu konuştu. Karasu AVRUPA'da bir ülkeye yakın konumlanan bir figürdü.
Karasu "Türkiye demokrasi güçleriyle birlikte olmak, onlarla birlikte hareket etmek çok çok önemli. Kürt sorununun çözümünün buradan geçtiği bilinmeli... İttifaklara değer vererek bu mücadeleyi yürütmek gerekiyor. İttifakları tukaka eden, ittifakları kötüleyen anlayışlar Kürt dostu değildir. Kürtlerin iyiliğini isteyenler değildir. Türkiye'nin demokratikleşmesini isteyenler değildir. Onlar Kürtler yalnız kalsın diyenlerdir..." dedi.
Ertesi gün Başak Hanım adaylığını geri çekmek zorunda kaldı. Yani Kandil "İTTİFAK" diyor "aday çıkarmayacağız" diyor Bayan Demirtaş da eşi de buna boyun eğiyordu. Sonra bir isim ortaya atıldı. Aday gösterildi. Ancak hiçbir iddia ortaya koymadı. CHP'ye destek verildi. Yine AVRUPA'da bir ülkeye yakın bir konumu ifade eden Leyla Zana sahne aldı. AK PARTİ ile yeni bir sürecin olabileceğine işaret ediyordu.
Başkan Erdoğan'ın ÇÖZÜM SÜRECİNİ DONDURUCUDAN ÇIKARABİLECEĞİNİ DİLE GETİRİYORDU. Yani Demirtaşlar-DEM-KANDİL arasında bir çekişme mevcuttu. Öcalan ve Mazlum Abdi'yi de katarak içlerindeki çekişmeyi sürtüşmeyi güç mücadelesini daha da büyütmek mümkündü. Büyük güçlerin müdahalesi çıplak gözle bile görülebiliyordu.
Sık sık yazdığım gibi AK PARTİ seçimlerden sonra YENİ ANAYASA üzerinde adım atmayı düşünmekteydi. Bölgesel şartlar bunu dayatmaktaydı. Bunu isteyenler kadar istemeyenler de bulunmaktaydı. GİZLİ ÇATIŞMA BUYDU! Hem içeride hem dışarıda... İşin özüne yolculuk edilirse ANAYASA Mahkemesi ile Yargıtay arasındaki kriz de Yargıtay Başkanlık seçimlerinin 12. turda bile sonuç vermemesi de ANAYASA çalışmaları ve getirecekleri ile ilgiliydi.
Seçimden hemen önce İngiliz BBC Murat Kurum'u bir adım önde gösterirken, İmamoğlu'nun işi zor derken KANDİL-AVRUPA-DEM arasındaki hattan ise İTTİFAK yeşeriyor işbirliğine dönüşüyor ve bu CHP'ye kadar uzanıyordu.
Yani çıplak gözle bile görmenin zor olmadığı bir DIŞ ETKİ ortadaydı. İçeriden de bu oluşuma DESTEK vardı. Desteğin gelme motivasyonu AK PARTİ'ye YENİ ANAYASA yaptırmamaktı! Kandil-DEM koordinatlarını AVRUPA ile yan yana getirerek AK PARTİ'ye karşı durdular. Yani Türkiye'nin bölgede ve dünyada alacağı konumuna itiraz ediyorlardı. Zaten siyaset bu nedenle yapılırdı. Çok kez ıskalardık!
Yargıtay Başkanlığı seçimleri yine sonuç vermezken VAN'da bir hamle yapılıyordu! Pazar günü yapılan yerel seçimlerde resmi olmayan sonuçlara göre Van Büyükşehir Belediye Başkanlığı'nı yüzde 55,48 oyla DEM Parti adayı Abdullah Zeydan kazandı.
AK Parti adayı Abdulahat Arvas oyların yüzde 27,15'ini, Yeniden Refah Partisi adayı Abdullah Sadıksoy da yüzde 5,37'sini aldı. Van'ın tüm ilçelerinde de, DEM Parti ipi önde göğüsledi. Zeydan'ın memnu haklarının geri alınması üzerine ortalık karıştı. Memnu haklarının elinden alınması, Zeydan'ın seçilme hakkını yitirmesi, itiraz başvurularından sonuç çıkmazsa mazbatasının verilmemesi anlamına geliyordu.