Dem-agoji

UZUN zamandır anlayamadığımı sık sık söyler ve yazarım. Olaylara yaklaşımımız ve reçetelerimiz yanlış.
Bu ülke içi meselelerde de böyle, sınırı aşan tarafında da... Bir ülke silahla askerle değil akılla büyür. Bu nedenle başımıza bela edilen HAMLELERİ doğru okuyup AKSİNE politika üretmeliyiz. TERÖR asla ve kat'a bir örgüt işi değildir.
YABANCI BÜYÜK DEVLETLERİN KURDUĞU KULLANDIĞI bir organizasyondur.
Arkasında GİZLİ SERVİS'ler vardır.
Türkiye'nin zamanını çalan enerjisini alan tüm oluşumlar, ANKARA'nın politikalarını biçmek için laboratuvarda meydana getirilmiştir.
Son günlerde sık sık BAŞAK DEMİRTAŞ'ın "İstanbul için aday olabilirim" açıklamasını, Selahattin Demirtaş'ın hapisten oyun kurmasını, DEM'in kolay kolay "Gelin Başak Hanım aday olun. Tam aradığımız isimsiniz" demeyeceğini, bunun CHP'ye bakan tarafını, İstanbul seçimleri üzerinden İmamoğlu'na uzayan kolunu ve işin arkasındaki asıl mekanizma olan AVRUPA'yı yazıyorum. Çünkü bizler gündeme isimler üzerinden, bilemediğimiz olay mahalli üzerinden bakarız. ARKA PLANA SARKMAK zordur. Emek ister, akıl ister, görmek ister, oyunu anlamak ister. Kaçarız bundan...
7 Ekim HAMAS saldırısından sonra yazdıklarım ortada. Büyük bir KURGU var. Bizler bilmiyoruz. Anlamak için de kafa patlatmıyoruz...
Kısaca tekrar edip, DEMİRTAŞ'a, DEM'e, CHP'ye ve bölgenin alacağı son şekle gelelim...
PKK terörü ülkenin en yoksul bölgesinde filizlendi. ANKARA doğru tanım yapamadığı için yaptırılmadığı için bir süre sonra filizlendi, büyüdü ülkenin başına bela oldu. Yıllarca BÖLÜNME korkusu yaşadık. Yaşatıldı.
Oysa EKONOMİK çerçeveden bakıldığında gerçek bambaşkaydı!
PKK'nın eylem yaptığı bölgeler ile sınırları çizilen servis edilen haritalar, en geri kalmış, ekonomik olarak yaşam belirtisi göstermeyen yerlerdi.
Oysa burada DEVLET kurulsa yaşama ve ayakta kalma şansı yoktu.
Yine de bastırıyorlardı! Bu gerçek ortada durduğu halde AVRUPALI İSTİHBARAT ÖRGÜTLERİ, sürekli PKK'nın arkasındaydı. Doğru mu Net olarak...
PKK ve KUZEY IRAK uzun yıllardır iç içe geçen bir sorun olarak karşımızda duruyordu. Sorunun başladığı dönemde IRAK'ta BAAS rejimi ile ayakta duran Saddam Hüseyin bulunmaktaydı. Doğrudan ABD karşıtıydı. ABD de ona karşıydı. Avrupa, enerji sorunu ortadan kaldırmak için Türkiye'deki KÜRTLER üzerinden IRAK'a sarkmak niyetindeydi. Bizden alacakları KÜRTLERLE, IRAK'ı birleştirip yönetecekleri bir ekosistem oluşturacaklardı. Türkiye'de kalan parça iddialı bir ülke olmanın önündeki engel olacaktı. Toprak da nüfus da yeraltı kaynakları da küçülecekti! Planları buydu. Buna ilk karşı çıkan ABD oldu. Bizi sevdiği için değil! İki kez gelip IRAK'a çöktüler.
Kürtler'i ARAPLAR'dan ayırdılar.
Enerji bağımsızlığını kazanan bir AVRUPA'nın tehdit olacağını, kontrol edilemeyeceğini görüyorlardı. Çok bilinmeyenli bir denklem ortada durmaktaydı.
ABD de PKK'ya destek veriyordu.
KÜRT DEVLETİ kurarlarsa Türkiye'yi, kurmazlarsa Kürtler'i kaybedeceklerdi. Bunun en yumuşak çözümü Türkiye'nin DEVLET yapısını değiştirmeden KÜRT KİMLİĞİNİ tanımasıydı. Ki bu eşik aşıldı. Binlerce kez yazdım! Hem Türkiye'deki hem bölgedeki SOL HAREKET AVRUPA kökenli bir akımdı. BAAS da... Tek ve öncelikle hedefleri ABD karşıtlığıydı... Durum böyle olunca başımızdaki belanın tanımını doğru yapmak durumundaydık! Aslında ABD ile AVRUPA BİRLİĞİ sınırlarımızın içinde ve hemen dışında çatışıyor biz fatura ödüyorduk! Tabloya böyle yaklaşınca Türkiye, KÜRESEL DENGELERİ SARSACAK ve DEĞİŞTİRECEK bir alanı kaplamaktaydı. Atacağımız adımlar, Kürtler'in değil Türkiye'nin geleceğini belirleyecekti... Bu anlamda Ankara ÇÖZÜM için hamle yaptı. BÜYÜK GÜÇLER devreye girdi. Hem ANKARA'yı hem masadakileri zor duruma düşürüp süreci bitirdi.
Masadaki konuşmaların sızması, orada İNGİLİZCE konuşan şahısla ilgiliydi.
Kendi ülkesi adına gerekeni yapıyordu.
AVRUPA zaten KÜRTLER'i kapsayan bir hamleye asla kayıtsız kalmazdı. Kalmıyorlardı. Masayı dağıtıyorlardı. Doğru mu Yaşadık gördük. Elbette doğru...
Bu gerçeğe rağmen PKK konu olunca sadece ABD'ye sert çıkış yapılıyordu! İyi de AVRUPA neredeydi!
Soran yoktu... Canımız yandığı için SORUNU KENDİ kulvarında değerlendirmekte zorlanıyorduk. ABD öyle ya da böyle, kabul etsek de etmesek de KUZEY IRAK'ı ayırıp günün sonunda TÜRKİYE'ye bağlamak istiyordu. Buna mecburdu. Paris'e Berlin'e gideceğine ANKARA'ya gitsin fikrindeydiler. AVRUPA ise buna "ŞİDDET"le karşı çıkıyor, PKK eylemleriyle bunu gösteriyorlardı. Yani KÜRT KARTI'na bakışları da ele alışları da farklıydı! İşte bu KÜRESEL ÇATIŞMA hali kaçınılmaz olarak içerideki siyaseti de etkiliyordu.
Başak Hanım eşinden aldığı destekle "HALKIM ve PARTİM İSTERSE İSTANBUL İÇİN ADAYIM" dedi. Aslında "OY ALMAK" isteyen bir DEM PARTİ