Değer-Lİ
YAKLAŞIK 7 yıl önce yani 2017'de KANLI YOL diye bir yazıyı burada sizlerle paylaştım.
"Büyük güçler sahada savaşırken belli ülkeler belli nedenlerle öne çıkıyor" ifadesiyle başlayan yazının girişinde şunları aktarmıştım:
Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak...
Dünyayı değiştiren isimlerden biri TESLA'nın CEO'su Elon Musk!
SpaceX, Tesla Motors ile PayPal'ın kurucusu olan Musk'ın otomobillerle ilgili hayali vardı. Ancak kimse kendisini dinlemiyor, dinleyen de anlamıyordu.
Şimdi gelinen nokta ise çok kritik! Mercedes, BMW, Opel gibi dünyaca ünlü markaların son yılları... Daha doğrusu dünyadaki otomotiv markalarının son dönemi, son yılları...
TESLA sadece elektrikli aracın babası değil. Aynı zamanda sürücüsüz araç devrini getirecek bir marka. Bunun üzerinde yıllardır çalışılıyor. Musk, gece gündüz bu işle uğraştı.
Rakipleri "Sürücüsüz araç için yollar uygun değil" dedi. Ancak o bu yollara göre araç geliştirdi.
Rakipleri onun hayallerine gülerken o zoru başardı... Birkaç yıl sonra TESLA her yerde olacak. Cep telefonunuzdan otomobilinizi ayağınıza çağıracaksınız, gideceğiniz yeri söyleyip araç içinde keyfinize bakacaksınız. Kazaların olmadığı bir periyod açılacak ve elektrik, petrolün rolünü üstlenecek!
Yazının devamında da AİLELERİN ELİNDEN PENTAGON'UN MUSK'ı nasıl aldığını paylaşıyordum...
Neyse bugüne gelelim...
Almanlar'ın simgesi olan Volkswagen'in 30 yıllık istihdam koruma anlaşmasını terk ettiğini duyurması, otomotiv sektöründe 'deprem' yarattı. Maliyet azaltma gerekçeleri kapsamında Almanya'daki fabrikalarının üçünü ilk etapta kapatacağını açıkladı. Almanya TESLA ve ÇİN'in arasında kaldı. Rusya'nın UKRAYNA'ya girmesi ile başlayan enerji fiyatlarındaki yükseliş ve enflasyon VW gibi DEVLERİ küresel rekabetten uzağa itti.
Yani yıllardır yazdığım gibi ABD KÜRESEL İDDİASI olan AVRUPA'yı sınırlıyordu. Yeni dönemde sesleri çıksın istemiyordu.
Volkswagen, 10 milyar euro'luk tasarruf önlemleri kapsamında 87 yıllık tarihinde ilk kez, yaklaşık 300 bin kişiye istihdam sağladığı Almanya'daki fabrikalarına kilit vuracaktı. Bosch ve Continental gibi otomobil tedarikçileri de maliyetleri düşürmek adına işçi çıkarmaya daha önce başlamıştı. Almanya yani AB'nin kalbi hammaddeye ulaşmada sıkıntı yaşıyor bu da ekonomisine kriz olarak dönüyordu. Suudi Arabistan Prensi SELMAN da ekonomiyi petrolden uzaklaştırarak ülkeyi yaşamak, çalışmak ve seyahat etmek için daha cazip bir yer haline getirmeyi planladı. Bu kapsamda son sekiz yılda 1,3 trilyon dolarlık gayrimenkul ve altyapı projesi başlattı. Yani PETROLÜN ANAVATANI da PETROL SONRASINA hazırlanıyordu...
PEKİ PETROL GİDİYORSA YERİNE NE GELİYORDU İşte bu sorunun cevabını 2017'deki yazımda veriyordum: LİTYUM...
AVRUPA stratejik olarak HAMMADDEYE uzak olduğu için AMERİKA ile boy ölçüşemiyordu.
Fransa avantajlıydı. Onlara da AFRİKA'da basınç uyguluyorlar ve DARBELERLE atılıyorlardı.
BİR VE İKİNCİ DÜNYA SAVAŞLARI PETROL ve dağılım için yapılıyordu. Şimdi yeni bir sayfa açılıyor ve LİTYUM geliyordu. LİTYUM'u olmayan ayakta kalamaz, söz sahibi olamazdı. Amerika kendi büyük payı alırken ÇİN'e de hatırı sayılır alan bırakıyordu. İKİ BÜYÜK'TEN OLUŞACAK DENGE böylece kuruluyordu!
Açalım...
BOLİVYA'ya dikkat çektiğim bir yazıdan sonra DARBE ile ülke dünya medyasının manşetlerine oturuyordu. 20 Ekim 2019'deki seçimleri Evo Morales geçerli oyların yüzde 47'sini alarak kazandı.
Seçimlerin ardından muhalif gruplar, Morales'in yeniden seçilmesini sağlayan anayasa değişikliğinin usulsüz olduğunu ve seçimlere hile karıştırıldığını öne sürdü. Manşetlerle gelen destek sokakları karıştırdı.
KAOS geldi. Bolivya Genelkurmay Başkanı Williams Kaliman, TV'lerden BAŞKAN Morales'i tehdit etti. O da dayanamadı, istifayı bastı. Meksika'ya kaçtı. Sonuç olarak Bolivya, Cumhurbaşkanı Evo Morales'in istifasından ancak 11 ay sonra yeniden sandığa gidebildi.
18 Ekim 2020 Pazar günü yapılan seçimleri ise kahir ekseriyetle MAS partisinin adayı, eski Ekonomi Bakanı Luis Arce kazandı.
Geçtiğimiz HAZİRAN ayında da ülke karıştı. Başarısızlıkla sonuçlanan darbe girişimi, ülkede uzun süredir devam eden siyasi ve ekonomik gerilimlerin son noktasıydı.
General Juan Jose Zuniga liderliğinde bir grup, "demokrasiyi yeniden tesis etme" adına sarayın ele geçirilmesini hedefledi ancak halktan destek bulamayan girişim başarısızlıkla sonuçlandı.
Devlet Başkanı Luis Arce'nin sokaklara dökülme çağrısında bulunduğu destekçileri, ellerinde Bolivya bayraklarıyla hükümet sarayının önünde toplandı. Başarısız darbe girişiminin ardından Zuniga tutuklandı.