Çember

YUNANİSTAN, ABD'nin ordu yığdığı adaları üs haline getirdiği bir koordinat.
Karadeniz içten içe kaynıyor.
Rusya-Ukrayna savaşı bitmiyor, bitecek gibi de durmuyor. İran liderini suikastla kaybediyor, görünmeyen muhalefetle mücadele ediyor. Azerbaycan-Ermenistan arasındaki sular durulmuş değil.
Irak ise toparlanma ihtimalini bile barındırmıyor.
ABD'nin 1990'lardan bu yana müdahalesi PKK varlığının artık kılcal damarlara bile sirayet etmesi BAĞDAT'ın işinin ne kadar zor olduğunu ortaya koyuyor. Bir araya gelemeyenleri tekrar kapıştırmak için bir kıvılcım bile fazla. Sınırı geçelim. Suriye'ye gelelim.
ARAP BAHARI'nın son durağı burasıydı. Ülke karıştı. ABD ile Türkiye burada da ayrı düştü.
IŞİD ve benzeri örgütler türedi.
Coğrafyanın altı üstüne geldi.
Esad kalsa da ayakta duramıyordu, zorlanıyordu. Ülkesi de bitip tükenmişti. Sular çekildiği zaman elle tutulur gerçek hoşumuza gitmese de, YPGPKK'nın orada DEVLET OLMA yolunda hızlı adımlar attığıydı. Silah da para da yağıyordu. Zaten SURİYE petrolünü satarak yeterince gelir elde edilmekteydi. Buradan İsrail'e Filistin'e geçelim. Durum daha da vahim. İsrail, kadın çocuk demeden 40 bin masum insanı katletti. ABD de bunu ayakta alkışladı. AKDENİZ odak olmaya devam etmekte. Gaz-petrol bölüşümü tamamlanmadığı gibi soruna da gebe...
Kitaplara sığmayacak tabloyu iki üç cümleyle özetlemeye çalıştım.
Türkiye, işte bu sorunlarla krizlerle dolu ADA'nın merkezinde. Elbette Türk devleti önceden de pek çok sorun yaşamıştı. Çözdüğü de olmuştu çözemediği de. Ancak durum şimdi başka. OYUNCUDEĞİŞKENLER- HEDEFİTTİFAKLAR farklı... Esad ile görüşmek istiyorsunuz yetmiyor!
Rusya-İran-İngiltere-Fransa ve ABD arka planda bekliyor! Herkesin bir kurgusu var. Şimdi HAMASEL FETİH'i ULUSAL BİRLİK HÜKÜMETİ KURULMASI KONUSUNDA ikna eden Çin de bölgede. Herkesin at oynattığı bölgede TÜRKİYE kendi yolunu inşa etmek zorunda. Başkan Erdoğan'ın 13 yıl sonra SİSİ'ye gitmesi Esad ile bir araya gelmek istediğini açıklaması politika değişikliğinin işaretleriydi...
Kabul edelim ki Türkiye, konum itibariyle dünyanın en zor bölgesinde bulunuyor.
Tarihin seyrini değiştiren olaylar etrafımızda sahne alıyor!
Saddamlar Mübarekler, Kaddafiler gidiyor yeni sayfalar açılıyordu.
Ekonomik krizler, darbeler, rejim değişiklikleri, savaşlar, çatışmalar bitmiyordu. Durum böyleyken Türkiye'nin en az zararla en büyük kazançla bu fırtınadan çıkması gerekiyordu. Ülkenin en akıllı en deneyimli insanlarının katkı vermesi gereken bir tabloydu bu. Bir partiye bir ekibe tüm sorumluluğu yüklemek adil değildi.
Karmaşık ilişkilerin kavşağındaydık.
Sorumluluk herkesindi... Eller taşın altına konmalıydı...
Peki Türkiye ne yapmalıydı
Bu sorunun cevabı kolay değil.
Bölgede hesabı olanların ihtiyaçlarına cevap vermek zordu.
Bir bileşkede hepsini toplamak imkansızdı. Bu nedenle bizim algoritmamız hayata geçmeliydi.
Bunun için mücadele eden güçleri, şanslarını, kabiliyetlerini ve hedeflerini sıralamalıydık. Uzun zamandır yazdığım gibi AVRUPA gerileyen bir eksen olsa da İngiltere ve Çin, ABD ile değişik kalıplarla sürpriz hamlelerle mücadelesini sürdürüyordu. Rusya ve Hindistan gibi ülkeler ise daha sonra hesaba katılmalıydı. Ana oyuncular bu ÜÇÜ'ydü. İsrail'in katliamlarına bakarsanız alt metinlerde ya da Netanyahu'nun alkışlanmasında hedef HAMAS'tı. ABD, İran üzerinden bile HAMAS'a el uzattığını düşündüğü Londra'yı bölgede istemiyordu. HAMASEl Fetih görüşmesinin ÇİN'de olmasının aklı da Londra'ya aitti.
ABD, İngiltere'yi BÜYÜKLÜK İDEALİNDEN uzaklaştırmak istiyor, Buckingham da "Yok öyle" diyordu...
Rusya Dış İstihbarat Servisi (SVR) Direktörü Sergey Narışkin, "Sözde İslami aşırıcılığın kökeninde Anglo-Saksonlar yani İngiliz istihbarat servisleri olduğu iyi biliniyor. Özellikle de, MI6, Müslüman Kardeşler oluşumunu siyasi mücadelelerinde terörist yöntemler kullanmaya yönlendirdi" dedi. Geçen gün yazdığım gibi Trump'ın BAŞKAN YARDIMCISI yapmayı düşündüğü JD Vance de, İngiltere'yi hedef alıyordu. Ulusal Muhafazakarlık Konferansı'nda konuşma yapan VANCE, "Nükleer silaha sahip olacak ilk İslamcı ülke hangisi olacak diye konuşuyorduk. Belki İran olabilir dedik, Pakistan zaten sayılabilir. Ancak daha sonra belki de hükümete gelen İşçi Partisi liderliğindeki İngiltere'nin olabileceğine kanaat getirdik...." ifadelerini kullandı. Doğru mu
Net...
Eski Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman, emekli olduktan sonra şöyle bir açıklamada bulundu: "Henüz terör boyutuna gelmeden sosyal aşamada sorun çözülebilseydi çok daha iyi olurdu. Bu açıdan baktığımızda, o aşamada sorunun 'kendini ifade' olarak tarif edildiğini görüyoruz.
Dilini konuşmak, şarkısını, türküsünü dinlemek istiyor, kültürünü yaşamak istiyor. Oysa bizler o dönemde, 'Kürt yoktur' diye eğitilmişiz. Kürtleri, Türkler'in kolu olarak görüyoruz. Ortalıkta işte dağlarda gezerken, karda yürürken kart-kurt sesleri çıktığı için Kürt denilmiştir, gibi tarifler dolaşıyor. O dönemde sosyal istekleri bile biz 'yıkıcı faaliyetler' kapsamında görüyoruz..." İşin garip yanı askerlerimiz emekli olunca bunları yazıp söylüyordu. DEVLETİN HATASINI aktarıyorlardı. Hiçbir